Zeytin,
Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir başlıklı kitabın açıklamasını düzenledi
eski halini göster |
yeni halini göster |
değişimi göster
Ana sayfa
Giriş Yap
Kaydol
Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir
İsmet Özel
9.2/10
31 Kişi
119
Okunma
50
Beğeni
2.028
Gösterim
Kitabı satın al sponsorlu
Baskı tarihi:
Ekim 2018
Sayfa sayısı:
352
Format:
Karton kapak
ISBN:
9786054893300
Kitabın türü:
Deneme-İnceleme, Edebiyat
Dil:
Türkçe
Ülke:
Türkiye
Yayınevi:
Tiyo Yayınları
“Başını “Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” İsmet Özel’in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı beşinci kitabıdır.
Türk istiklâli sözüne bir mânâ atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum. Bu arada gönlümüzü karartmamak için zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lâzım. Köprülerinin altından çok suların aktığı söylenen, küreselleşmenin hallaç pamuğu gibi attığını sinir gerginliğiyle gözlemlediğimiz yerkürede Türk istiklâline ne kıymet verildiği kimin umurunda? Daha vahim sual: Türklerin istiklâle kavuşması ile Türk gücünün neye yettiği arasında bir münasebet, bir mütekabiliyet olabilir mi? Neyi anlar, hangi yola girer isek Türk milletinin istiklâline kıymet biçmemiz mümkün olabilir? Hayrını ancak onu ahiretin tarlası bilip sürerek geçirirsek göreceğimiz dünya hayatının bütün zamanlar ve bütün mekânlarda hangi illetten mustarip olduğunu, bu illetin isimden mahrum bırakılıp bırakılmadığını fark etmeden mezkûr suallere cevap bulmamız mümkün değil. Olanca sıkıntı temsil eden (Müslüman) ile temsil edilen (İslâm) arasında idrak etmeğe icbar edildiğimiz kaçınılmaz mesafeden doğuyor. Nedir o mesafenin karakteri? İhlâs ve takva aynı şey mi?
Ana sayfa
Giriş Yap
Kaydol
Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir
İsmet Özel
9.2/10
31 Kişi
119
Okunma
50
Beğeni
2.028
Gösterim
Kitabı satın al sponsorlu
Baskı tarihi:
Ekim 2018
Sayfa sayısı:
352
Format:
Karton kapak
ISBN:
9786054893300
Kitabın türü:
Deneme-İnceleme, Edebiyat
Dil:
Türkçe
Ülke:
Türkiye
Yayınevi:
Tiyo Yayınları
“Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” İsmet Özel’in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı beşinci kitabıdır.
Türk istiklâli sözüne bir mânâ atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum. Bu arada gönlümüzü karartmamak için zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lâzım. Köprülerinin altından çok suların aktığı söylenen, küreselleşmenin hallaç pamuğu gibi attığını sinir gerginliğiyle gözlemlediğimiz yerkürede Türk istiklâline ne kıymet verildiği kimin umurunda? Daha vahim sual: Türklerin istiklâle kavuşması ile Türk gücünün neye yettiği arasında bir münasebet, bir mütekabiliyet olabilir mi? Neyi anlar, hangi yola girer isek Türk milletinin istiklâline kıymet biçmemiz mümkün olabilir? Hayrını ancak onu ahiretin tarlası bilip sürerek geçirirsek göreceğimiz dünya hayatının bütün zamanlar ve bütün mekânlarda hangi illetten mustarip olduğunu, bu illetin isimden mahrum bırakılıp bırakılmadığını fark etmeden mezkûr suallere cevap bulmamız mümkün değil. Olanca sıkıntı temsil eden (Müslüman) ile temsil edilen (İslâm) arasında idrak etmeğe icbar edildiğimiz kaçınılmaz mesafeden doğuyor. Nedir o mesafenin karakteri? İhlâs ve takva aynı şey mi?
“Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir” İsmet Özel’in Türk yazısı ile neşrolunan çift kapaklı beşinci kitabıdır.
Türk istiklâli sözüne bir mânâ atfetmek için başını örten kızların felsefe bildiği günü beklemekten başka çare yok. Varsa ben bilmiyorum. Bu arada gönlümüzü karartmamak için zihnimizi meşgul edecek bir şeyler bulmamız lâzım. Köprülerinin altından çok suların aktığı söylenen, küreselleşmenin hallaç pamuğu gibi attığını sinir gerginliğiyle gözlemlediğimiz yerkürede Türk istiklâline ne kıymet verildiği kimin umurunda? Daha vahim sual: Türklerin istiklâle kavuşması ile Türk gücünün neye yettiği arasında bir münasebet, bir mütekabiliyet olabilir mi? Neyi anlar, hangi yola girer isek Türk milletinin istiklâline kıymet biçmemiz mümkün olabilir? Hayrını ancak onu ahiretin tarlası bilip sürerek geçirirsek göreceğimiz dünya hayatının bütün zamanlar ve bütün mekânlarda hangi illetten mustarip olduğunu, bu illetin isimden mahrum bırakılıp bırakılmadığını fark etmeden mezkûr suallere cevap bulmamız mümkün değil. Olanca sıkıntı temsil eden (Müslüman) ile temsil edilen (İslâm) arasında idrak etmeğe icbar edildiğimiz kaçınılmaz mesafeden doğuyor. Nedir o mesafenin karakteri? İhlâs ve takva aynı şey mi?