seher28,
Orlando başlıklı kitabın açıklamasını düzenledi
eski halini göster |
yeni halini göster |
değişimi göster
Orlando, Virginia Woolfun en tuhaf, en ilginç, mizah dozu en yüksek kitaplarından biridir. Yazar, en büyük eserleri sayılan Deniz Feneri Tıpkı bu kurgusal biyografinin aslında hiç var olmamış başkarakteri Orlando gibi, çoğumuz da aynı sorunun etrafında pervane gibi dönüp durmaktayız: Biz kimiz ve Dalgalar arasına sıkıştırdığı aslında kim olmak istiyoruz? Giymemizin uygun görüldüğü kıyafetler, bizi tanımlamaya yeter mi? Peki, ya kadın ve bir yaz tatilinde bir çırpıda yazdığı bu romanla sıradışı bir kahramanın olağanüstü öyküsünü, İngiltere tarihinin son dört yüzyıl boyunca geçirdiği dönüşümleri ve bunların İngiliz yazınındaki yansımalarını ince değinmelerle, keskin bir mizahla, çarpıcı simgelerle aktarır. Kitabın çevirmeni Seniha Akara göre Woolf, Orlandoda sanatçının, dehanın, yaratıcılık sürecinin niteliklerini, bireyin karmaşıklığını, gerçek yaşam ve yazın ikilemini, gerçeğin, aşkın, yaşamın kendisinin niteliklerini, tarih duygusunu, kadının konumunu, erdişilik üzerindeki düşüncelerini, zaman zaman kendisini de tiye alarak yansıtmaktadır. Kısaca özetleyecek olursak; hayata erkek olarak başlayan Orlando, saray çevreleriyle yakın ilişkiler içindedir, hatta kabaca sınırlandırılmış cinsiyetler, hislere de dişi ya da eril sınırlar çizmek için yeterli mi?
Orlando, erkek cinsiyetiyle doğduğu ve asırlarca süren yaşamında, bir ara Kraliçe I. Elizabethin gözdesi konumuna yükselir. Olgunluk çağında Kral II. Charlesın elçisi sıfatıyla İstanbula gelir, burada sabah güne kadın olarak uyandı. Virginia Woolf’un en aykırı ve en yaratıcı eselerinden biri olan Orlando’nun fısıldadığı muazzam gerçekler de bu uyanışla dillendirilmeye başladı. Sayfalar birbiri ardına devrilip giderken okur, “Orlando, o derin uykudan uyandı mı gerçekten?” diye soracak olursa, Woolf’un sözleri aydınlatsın yolunu: “Hayat bir değişim geçirir ve kadın olur. Özgürlüğü seçerek Bursa dolaylarında çingenelerle birlikte yaşar, yeni kimliğiyle İngiltereye döner, dönemin yazar, şair ve nüktedanları bu alımlı kadının çekiciliğine kapılırlar. Ama o, bu entelektüellerin arasında sıkıntıdan patlayacak hale gelir; ondokuzuncu yüzyılın kadınlara biçtiği rolü beğenmediği için hırçın ve aykırı bir kişilik edinir. Dörtyüz yıla yakın yaşamını, kitabın yazıldığı tarih olan 1928de tamamladığında çağdaş, boyun eğmez, dimdik duran bir kadındır.Şüphesiz, Virgia Woolfun en yoğun ve çağımızın en eşsiz eserlerinden biriJorge Luis Borges rüyadır. Uyanmak bizi öldürür.”
Orlando, Virginia Woolfun en tuhaf, en ilginç, mizah dozu en yüksek kitaplarından biridir. Yazar, en büyük eserleri sayılan Deniz Feneri ve Dalgalar arasına sıkıştırdığı ve bir yaz tatilinde bir çırpıda yazdığı bu romanla sıradışı bir kahramanın olağanüstü öyküsünü, İngiltere tarihinin son dört yüzyıl boyunca geçirdiği dönüşümleri ve bunların İngiliz yazınındaki yansımalarını ince değinmelerle, keskin bir mizahla, çarpıcı simgelerle aktarır. Kitabın çevirmeni Seniha Akara göre Woolf, Orlandoda sanatçının, dehanın, yaratıcılık sürecinin niteliklerini, bireyin karmaşıklığını, gerçek yaşam ve yazın ikilemini, gerçeğin, aşkın, yaşamın kendisinin niteliklerini, tarih duygusunu, kadının konumunu, erdişilik üzerindeki düşüncelerini, zaman zaman kendisini de tiye alarak yansıtmaktadır. Kısaca özetleyecek olursak; hayata erkek olarak başlayan Orlando, saray çevreleriyle yakın ilişkiler içindedir, hatta bir ara Kraliçe I. Elizabethin gözdesi konumuna yükselir. Olgunluk çağında Kral II. Charlesın elçisi sıfatıyla İstanbula gelir, burada bir değişim geçirir ve kadın olur. Özgürlüğü seçerek Bursa dolaylarında çingenelerle birlikte yaşar, yeni kimliğiyle İngiltereye döner, dönemin yazar, şair ve nüktedanları bu alımlı kadının çekiciliğine kapılırlar. Ama o, bu entelektüellerin arasında sıkıntıdan patlayacak hale gelir; ondokuzuncu yüzyılın kadınlara biçtiği rolü beğenmediği için hırçın ve aykırı bir kişilik edinir. Dörtyüz yıla yakın yaşamını, kitabın yazıldığı tarih olan 1928de tamamladığında çağdaş, boyun eğmez, dimdik duran bir kadındır.Şüphesiz, Virgia Woolfun en yoğun ve çağımızın en eşsiz eserlerinden biriJorge Luis Borges
Tıpkı bu kurgusal biyografinin aslında hiç var olmamış başkarakteri Orlando gibi, çoğumuz da aynı sorunun etrafında pervane gibi dönüp durmaktayız: Biz kimiz ve aslında kim olmak istiyoruz? Giymemizin uygun görüldüğü kıyafetler, bizi tanımlamaya yeter mi? Peki, ya kadın ve erkek olarak kabaca sınırlandırılmış cinsiyetler, hislere de dişi ya da eril sınırlar çizmek için yeterli mi?
Orlando, erkek cinsiyetiyle doğduğu ve asırlarca süren yaşamında, bir sabah güne kadın olarak uyandı. Virginia Woolf’un en aykırı ve en yaratıcı eselerinden biri olan Orlando’nun fısıldadığı muazzam gerçekler de bu uyanışla dillendirilmeye başladı. Sayfalar birbiri ardına devrilip giderken okur, “Orlando, o derin uykudan uyandı mı gerçekten?” diye soracak olursa, Woolf’un sözleri aydınlatsın yolunu: “Hayat bir rüyadır. Uyanmak bizi öldürür.”