lee lockwood ve f. r. alleman tarafından fidel castro ile yapılan bir ropörtajın kitabı. habora kitabevi yayınları'nın 29. kitabı olan bu eser, nedim sel tarafından türkçe'ye kazandırılmış ve beşinci baskısı 1978 yılında yapılmıştır. castro'yla 25 saatlik bir ropörtaj yapan lockwood şöyle diyor kendisi için : "castro ile bir konuşma olağanüstü bir olaydır, alışıncaya kadar da cesaret kırıcı. şayet ısrar edip dayanmadığınız takdirde normal bir görüşmeden çok, dinleyicinin tek tük soruları ile karışık uzun bir monolog haline gelirdi bu konuşmalar. bir soruyu cevaplandırdığı zaman sesi ilgisiz bir tona bürünürdü. aynı zamanda durmadan ellerinin altında bulunan bir çakmak, tükenmez kaem yahut buna benzer şeylerle oynardı. konu ilgi çekici olmaya başlayınca castro oturduğu yerde kıpırdamaya başlardı. konuşması gittikçe hızlanır, kendisi de yanıma sokulurdu yavaş yavaş. konuşmamızın başlangıcında karşımda oturan castro, sonunda dizimin yanında bulurdu kendisini. masanın altında salladığı ayağı benimkine dokunur, sonra birdenbire çekilirdi. kendi görüş noktasını ısrarla anlatıp açıklarken bana doğru eğilir, dizini dizime yapıştırırdı. konuştukça elleriyle sözlerinin etkisini arttırmak istercesine zarif hareketler yapar, cümlelerini noktalamak istercesine dizime vurur yahut parmağı ile göğsümü dürterdi. sesinde daima o esrarlı ahenk vardı. sonra dağınık sakalının çerçevesi içerisinde parıldayan siyah gözlerini farkederdim. yanı başımda benimle konuşurken dikkatle gözlerimin içine bakardı, latin amerika'lılara özgü bir biçimde. bazen hiç konuşmadan 15 dakika kadar gözlerini gözlerime dikerdi." akabinde tipik amerikalı taraflılığını gösteren lockwood şunları da söylemekten çekinmiyor : "castro'nn durumundaki bir insanın, yayınlanacak bütün soruları arkadaşça bir açıklıkla cevaplandırması umulamaz. bununla beraber uzun zaman küba'da kalmış biri olarak (fikirlerinin ideolojik uygunsuzluğuna rağmen) cevaplarının çoğunlukla dürüst ve içten olduğuna inanıyorum." 25 saatlik teyp bandından 55 sayfalık bir ropörtaj çıkartan lockwood'un, yapılan konuşmaların ne kadarını kestiğini bilmesek de, yer yer özellikle provokatif nitelikte sorular soruşuna bakarak, castro'nun damarına basıp ağzının payını aldığı soruların epeyce bir kısmını kitaba eklemediğini söyleyebiliriz.
Önce radyo oyunu olarak yazılan, sonra kazandığı büyük başarı üzerine sahne oyunu haline gelen, ısrarlar üzerine senaryosu yazılıp filme çekilen (tabii ki telifi alamadı aziz nesin), çizgi roman olarak yayımlanan, ardından istek üzerine dizi senaryosu yazılan ve en sonunda roman haline gelen, serüveni de yaşar'ın hayatı kadar komik roman.
Kuru Temizleme nedir? --- alıntı --- mamak cezaevi'nde banyo, cezaevinin arka bölümündeydi. tutuklular, sırayla hamama götürülürdü. banyoda yıkanmak için bir kova su verildi. bu suyla, keseleneceksin, sabunlanacaksın, temizleneceksin. bazen de, hiç su akmazdı. su akmayınca yıkanmadan koğuşlarımıza döner, yıkanmak için, geleek haftayı beklerdik. banyoya gidip de yıkanmamamızın adı vardı: <<kuru temizleme>>.. öyle ya, temizlenmeye gidiyorduk, temizlenmek suyla olduğuna ve bizler de su akmadığı için yıkanmadığııza göre, <<kuru temizleme>> yoluyla temizlenmiş sayılıyorduk. daha doğrusu resmen temizlenmiş sayılıyorduk. --- alıntı --- kaynak : uğur mumcu, sakıncalı piyade, s. 63 tanım: hapishanede mahkumların hamama götürülüp susuz yıkanması. sonuç : --- alıntı --- cezaevi müdürünün temizlik konusundaki çağdaş tutumu, sonunda, tutuklular arasında <<mantar>> hastalığına yol açtı. sonra da birkaç kişi <<uyuz>> teşhisiyle, <<tecrit hücresine>> alındı. bir gün de, bütün tutuklular baştan aşağı soyularak, uyuz olup olmadıklarına bakıldı. --- alıntı --- Bu kitap hakkında başka ne söyleyebilirim ki?