ERKEN RÜYA ZAMANLAR Fatma Erdek, büyülü bir kaleme sahip. Çünkü yalnızca büyülü kaleme sahip yazarlar okurları bu denli etkileyebilir. Her kitabında olduğu gibi bu son romanında da yine kalemiyle okurlara duygu dolu sahneleri adeta yaşatıyor. Kitapta eşsiz bir aşkın kahramanlarını onların diliyle aktarmış yazarımız ve çokta iyi yapmış. Kimin hangi hisleri yaşadığını onların dilinden okuyarak hissetmek çok daha etkileyici olmuş. Elbette yazarımızın bu hisleri muazzam bir şiirsellikle dile getirmiş. Nehir ve Eser aşkını konu alan ‘Erken Rüya Zamanlar’ okurların zihninde uzun zaman yer edinecek bir anlatıma sahip. Eser… Yıllar önce sevdiği kız tarafından terk edilen ve o günden beri yüreği amansız yararla kanayan erken rüya zamanların sevdalı erkeği. Nehir… Çok sevdiğini bile bile, yanlışlarla doldurulan zihnine boyun eğen ve kalbini görmezden gelerek sevdiği adamı terk eden erken rüya zamanların pişman kızı. Erken rüya zamanlar… Aşkı ilk kez hissettikleri ve acısıyla tatlısıyla yaşadıkları yıllar. Ve bu ayrılıktan yıllar sonra gelen bir teklifle yeniden karşılaşan iki hayat. Nehir’in babasının etkisiyle, Nehir ve Eser’in yıllar sonraki karşılaşmalarından aşkın galip gelmesini umarken bir yanda da iki tarafa da kızacak, üzülecek ama en çokta o masum aşkları için seveceksiniz. Ancak Nehir ve Eser için yüreklerine kazınan acı dolu bir geçmiş varken hayata yeniden başlamak mümkün müydü? Aşk, üzerinden yıllar geçtikçe unutulur yada yıllar onu daha mı çok büyütürdü? Eser’in kırgın yüreği, Nehir’in pişmanlığına boyun eğer miydi? Ve bu hikayenin sonunda aşk galip gelir miydi? Erken Rüya Zamanlar adeta bir yetişkin masalı. Her satırında, cümlesinde aşkın hissettirdiklerini yaşıyor, bir sonraki satırla bu gerçekliğe yeniden tanık oluyoruz. Okurun zihnini sarıp sarmalayan, ince ince yüreğine dokunan kelimeleriyle hayatın içinde sevgiye, kalpteyse aşka yeni bir bakış sunan Erken Rüya Zamanlar uyanmak istemeyeceğiniz bir uykuymuşçasına okunan bir kitap.
Kayıp Kızlar Adası Okumak için ertelediğim ancak okuduktan sonra neden erteledim diye kafamı duvarlara vurduran bir kitaptı. Kesinlikle beklentilerimin üstünde çıktı ki zaten beklentilerim çok yüksekti. İsminin ve kapağının albenisinin yanı sıra konusunun da büyük bir albenisi vardı ve okuyunca çok daha başarılı bir kurgusu olduğunu gördüm. ‘’Zamanınız geldi mi yapacak bir şey kalmazdı. Denizaltı batardı. Tavşan sizi kapıverirdi. Kurtarıcınız olsun ya da olmasın, bir şekilde yenilirdiniz.’’ Rhonda Farr’ın bir kızın kaçırılışına tanık olmasıyla asıl olaylar başlıyor. Rhonda kızı kaçıran tavşan kostümlü bir adam gördüğü halde orda öylece kalakalıyor ve bir şey yapamıyor. Bu konuda kendisine çok kızmış olsam da olayların çözülmesine ve geçmişin ortaya dökülmesine sebep oldu bu durum. Kaçırılan kızı aramaya koyulurken Rhonda aynı zamanda yıllar önceki arkadaşının da kayboluşunu hatırlar. Rhonda’nın geçmişteki anılarına yola çıktıkça onun çocukken anlayamadığı şeyleri zamanla anladığına da tanık oluyoruz. Arkadaşı Lizzy ve onun babasının yaptıklarını sonradan fark eden Rhonda’nın yaşadıkları kesinlikle o satırları okuyanları da etkileyecektir. ‘’Hayat kötü şans ve kargaşadan ibaretti.’’ Kitap ayrı bölümlerden oluşuyor ve hem Rhonda’nın geçmişine hem de bugününe tanık oluyoruz. Böyle olunca da aslında geçmişten gelen olayların şimdiye yansımasını çok daha net bir şekilde görüyoruz. Bu açıdan kitabın kurgusu çok çok etkileyici olmuş. Gece başlayıp gün doğarken bitirdim kitabı. Böylesi bir kitapta zaten okurların elinden kolay kolay düşmez. ‘’Bazen bir insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey affedilmektir.’’ Kitap boyunca seri şekilde gerçekleşen olaylar temponun hep yüksek kalmasını sağlıyor. Ayrıca kitap boyunca yaşananların altından çıkan isimlerin beni oldukça şaşırttığını da söylemeliyim. Her bir olayın sırrı çözüldükçe ‘’Ne?! Nasıl yani?!’’ diyerek haykırasım geldi. Ki en çokta bu yönüyle kitabı sevdim. Beş üzerinden beş yıldız verebilirim kesinlikle. ‘’İnsan küçükken büyük değişiklikler olurdu, ama yetişkinken bunların ne olduğu tam olarak hatırlanmazdı. Tek yapabildiğiniz perdeyi açıp geçmişi kısmen hatırlayabildiğinizi düşünmek olurdu.’’
**ANLAŞMA*** Hiç beklemediğiniz bir anda,beklemediğiniz bir ortamda,hiç tanımadığınız biri size evlenme teklif etse siz ne yapardınız? Tesadüflerle örülü bir karşılaşma ve bu tesadüfle başlayan bir anlaşma… Yavuz ve Merve için her şey bir anlaşmadan ibaretti fakat hesaba katmadıkları bir şey vardı: ‘’AŞK’’ Annesinin baskılarından bunalan Yavuz çareyi ona çok yakında evleneceği yalanını söyleyerek başladı fakat bu ani kararı böyle pat diye söylemiş olmasına kendisi bile şaşırmıştı.Çünkü ortada ne sevdiği bir kadın vardı ne de evlenmeyle ilgili alınmış bir karar. Yavuz söylediği yalanına arkadaşının kafesinde çalışan genç kızı da dahil etmekte bir sakınca görmedi.Her şey o kadar hızlı ve hesapsız gerçekleşti ki bir hafta kadar az bir zamanda Merve ve Yavuz kendilerini düzmece bir evliliğin içinde buldu.Şimdi her ikisi de bu anlaşmadan karlı çıkacaklarını umuyorlardı. Birkaç aylığına yapmış oldukları bu düzmece evliliği herkese,en başta da Yavuz’un annesine inandırabilmek için aynı evde kalmaları gerekecekti.Fakat ikisinin de kontrolünde olacak olan bu evlilik hesaba katmadıkları gelişmelerle hayatlarında çok farklı değişmelere sebep olacaktı. Güzelliğin tanımı Merve ve film artistlerini andıran Yavuz çok kısa zamanda aralarında gelişen çekime karşı koymaya çalışacak ve tam da bu gelişmeler yaşanırken kalp atışlarınızı artık kontrol edemediğinizi fark edeceksiniz. Öyle ki roman bittikten günler belki de haftalar sonra etkisinden kurtulamayacaksınız. Hayatında aşkın ve sevginin büyüsünü yitirmiş olanların mutlaka okuması gereken bir roman . Kim bilir belki de hayatınızda unutmaya yüz tutmuş duygularınızı yeniden gün yüzüne çıkarmaya yarayabilir.
Masum İsa ve Hain Mesih Philip Pullman,gerçekten başarılı bir yazar.Özellikle kurgu açısından bakıldığında oldukça farklı işlere imza atıyor.Ki Masum İsa ve Hain Mesih kitabı da buna en iyi örnek.Dini sorgulamalar ve gerçekler hakkında acaba dedirten bir kurgu yaratan yazar belki de büyük tepki çekebileceğini bilerek bu kitabı yazdı.Ancak kitabın arkasında koca puntolarla yazan ‘’BU BİR HİKAYEDİR.’’ cümlesi Pullman’ın gerçeklerden esinlenerek,hayal ürünü bir kurgu ortaya çıkardığını gösteriyor. Gerçekçi miydi?Kesinlikle evet.İsa ve onun yeniden dirilişi hakkında insanlara benimsetilen görüşü sorgulatacak bir yanı var kitabın ancak Pullman’da eserinin yalnızca kurgu olduğunu kabul ediyor.Yani bir yandan gerçekçiliği,öte yandan gerçek olamayacağı düşünceleri içerisinde okunuyor kitap.Ancak gerçekten hızlı okunan bir kitap çünkü kısa bölümler halinde ve temposu yüksek bir şekilde ilerliyor.Yazarın olduğu kadar çevirmenin de etkisiyle kitap okunması keyifli bir kitap oluyor. Konusu kadar öğretileriyle de dikkat çekiyor insanın hayatta yaptıkları ve sonuçları hakkında da çeşitli sorgulamalara yol açıyor.Beğendiğim ve bitirdikten sonra iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu. Her ne kadar sarsıcı bir temele sahip olan kurgusuyla belli bir kesimin tepkisini çekecek olsa da sonuçta BU BİR HİKAYEDİR…
Kim bilebilirdi ki aşkın onun en umutsuz,en kırgın olduğu bir anda beklenmedik bir tesadüfle karşısına çıkabileceğini. Gamzede bilmiyordu elbette.Aslında sevdiğini sandığı adamın bir uyuşturucu illeti yüzünden hapislere düşeceğini ve onu ziyarete giderken hayatını değiştirecek o esrarengiz adamla karşılaşacağını nerden bilebilirdi ki.Kalbinin daha ilk görüşte onun için çarpabileceğini aklına bile getirememişti ama kader ağlarını örmüş bu yakışıklı,alımlı gençle Akınla yollarını kesiştirmişti.Artık istemese de , onu sevmediğini,aşık olmadığını kalbinin başka bir erkeğe Kaan’a ait olduğunu haykırmak istese de,yüreği onu reddediyor ve bu baş kaldırış onu içten içe büyük bir aşkın içine esir ediyordu. Aslında bittiğini,tükendiğini,yolun sonuna geldiğini sandığı bir anda hayatın nasılda sürprizlerle dolu olduğunu ve insanı ne zaman nerede sevgiyle ,şevkatle sarabileceğini artık oda biliyordu. Dolu dolu geçen bu hikayeyi okurken tüyleriniz diken diken olacak,kalbiniz Gamze ve Akın’ın büyük aşklarına şahit olurken;bu hikayenin mutlu sonla bitmesini öyle yürekten isteyeceksiniz ki ,mutlu sona ulaşabilmek için en azından bunu umut ederek, bir an olsun elinizden bırakmak istemeyecek bir solukta bu muhteşem ikilinin mutluluklarına şahit olmak isteyeceksiniz……
İntikam denen illet küçücük körpe bir yüreğe nasıl düşerde etrafındaki herkesi gözünü kırpmadan harcamaya sebep olabilirdi ki? Natalia’nın yüreğine düşen nefret içten içe büyürken,kalbinin ona nasıl bir oyun oynayabileceğini kestirebilmiş miydi acaba?Bir zamanlar iğrendiği,babasının ölümüne sebep olan adamın Tamer Karlıbel’in gücü ve kudreti karşısında ,hem de onun yanı başındayken intikamını alabilmesi mümkün müydü? O ne kadar kaçmaya çalıştıysa da buna engel olamadı.Bir zamanlar nefret ettiği adamı şimdi ölesiye seviyor ve istiyordu ki nefreti ve sevgisi arasında sıkışıp kalmıştı.Bir yanda babası ölmeden hemen önce ona verdiği intikam yemini diğer yanda her geçen gün içinde büyüyüp giden amansız bir sevda.Kalbi bu adamın suçsuz olduğuna inanmak istese de aklı bunu bir türlü kabul edemiyordu.Ne var ki kendine söz dinletemiyor her geçen gün bu yakışıklı adamın çekimine biraz daha kaptırıyordu kendini.Yılların geçmesi Natalia’nın içindeki öfkeyi bir nebze olsun yumuşatmış olsa da tamamen silip atmasına izin vermiyordu.Hatta nefreti öyle bir anda yeniden kıvılcım almıştıki bu defa karnında bebeğiyle Tamer’den habersiz kaçıp gitmesine onun himayesi altında bir dakika daha tutsak kalmasına izin vermemişti. Aşkla nefretin birlikte işlendiği bu romandan çok etkilenecek ,kendinizi bir anda olayların içindeymiş gibi hissedeceksiniz.Peki acaba Aşk mı galip gelecek yoksa Nefret mi?
Kara Kış Beyaz Düş Kaç farklı hayat gördük:Kirlenmiş,yaşamları çalınmış,başka kişilikler olmaya zorlanan,hayatı zehir edilmiş kaç farklı beden. İşte Zeynep’te bunlardan biriydi.Babası öldükten sonra annesinin evlendiği zengin,görünüşte kibar ve sevecen olan Selim’in küçük kızı Zeynep. Selim, annesine ve Zeynep’e o kadar iyi davranıyordu ki Zeynep babasının,annesi de kocasının öldükten sonra kalplerinde açtıkları yarayı onaran-kapatan bir adam olup çıkmıştı. Ancak Selim’in Zeynep’e olan saplantılı aşkı Zeynep’in hayatını altüst edecek ve Zeynep’in yılları ruhunda yaşanan kara kışlarla geçecekti. Sevdiği adam ile arasına giren,yaşamını zehir eden ve kaderini başka şehirde başka insanlarla düğümleyen Selim günahlarının bedeli olarak her zaman Zeynep’in annesini ortaya atacak ve Zeynep isyankar bir kabulleniş içine girecektir. Ancak Zeynep,yaşadığı geçmişin adeta yansıması olan Akgül’ün hayatına girince yaşadığı her şeyi mutlu bir sona bağlamaya çalışacaktır. Sevdiği adamla bir hayat kurmaya çalışan Zeynep,Selim’in son sözleri ile yine bir yıkıma uğrayacak hem annesi hem de geçmişi için büyük bir hüzün deryasına dalacaktır.Geçmişin kara lekelerini silmeye çalışan Zeynep önüne beyaz düşler koyacak ve hayatını yeniden yazmaya çalışacaktır. Zeynep ve Akgül’ün hikayesi çok acınası ve bir o kadar da gerçek…Dünyanın acıklı yönüne son derece ince bir kalemle değinmiş yazarımız. Hüzünlü hikayesi ile insanın ruhunu yakalayan,gözyaşı bulutlarını gönlümüze yollayan son derece gerçekçi ve özel bir roman.