Mübadele Üçlemesinin ilk kitabı Ah Bre Sevda Ah Bre Vatan.Cumhuriyet Tarihinin en büyük dramlarının yaşandığı dönemlerden biridir Mübadele yılları .. Kelime anlamı, değişim olan mübadele; ülkemizde Cumhuriyet’in kurulma yıllarında, Türk topraklarında yaşayan bir kısım Rum vatandaşı ile, Yunanistan toraklarında yaşayan bir kısım Türk asıllı insanın anayurtlarına karşılıklı olarak dönmesidir... 1910 ile 1922 yılları arasında, Osmanlı Devletinin çöküşü, Balkanlar’daki yüzlerce yıllık vatan topraklarının yitirilmesi, 1. Dünya Savaşı, yurdun düşman işgaline uğraması ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi birçok tarihi olay yaşandı... Bu sancılı yıllar, Türk milletinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık vatandaşları olan Rum halkı için de büyük acılar içinde geçti. Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman Türk, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra sonsuz acılar içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı. Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumlarınbaşına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı.Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı. Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu. Bu çözüm süreci ile insanların hayatları tepetaklak oldu ve bir gemiyle hayatlarından sökülüp alındı tüm alışmışlıkları. Vatanlarına gitmek için vatan saydıkları yerden, tüm geçmişlerinden koparıldılar. Geri dönüşü yok! Yollara düşüp; düşkün oldular. 30 Ocak 1923'te Lozan'da imzalanan sözleşme sonucunda Türkiye ve Yunanistan'daki yüz binlerce insan yaşadıkları toprakları kendi iradeleri ve arzuları dışında terk etmek zorunda kaldı. Bu göçün neden olduğu sorunların aşılması ve yaraların sarılmasıysa çok uzun zaman aldı... Bir kaç satır ile bahsetmeye çalıştığım geçmişte bir çoğumuzun ailelerinin geçmişlerinde Mübadele zamanında Türkiye'ye yerleşenler vardır..Yıkılan bir İmparatorluğun ardından insanların hayatlarının paramparça oluşu.Tüm yaşamı boyunca yaşadığı evim,vatanım diye bellediği yerleri bırakmak zorunda kalması.. İşte Mübadele Üçlemesi ile bu dönemler anlatılıyor..Bu dönemde geçen imkansız bir aşk anlatılıyor.Tabii ki bu hikaye yarım kaldı..Çünkü İzmir'in isgali ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsuna gitmesi ile ilk kitap bitti. Bu romanda Hasan Tahsin'de vardı,Çerkez Ethem'de,Damat Ferit Paşa'da..Çok ilginç Damat Ferit Paşa'nın klasik müzik hastası olduğunun anlatıldığı bölüm çok ilgimi çekti.. İzmir'in işgal edilirken anlatıldığı bölümde resmi dairelerde ki vatanseverlerin bulunduğu çaresizlik çok etkileyici geldi bana.. Romanın konusunun geçtiği iki il Selanik ve İzmir bu birbirine çok benzeyen ve Atam'ızın hayatında çok önemli bir yeri olan iki ildeki Türklerin mevcut dönemdeki ümitsizlikleri , zorlukları ve sevdaları çok çarpıcı bir dille anlatılmış..Çok sevdim hikayeyi bazı yerlerinde kah ağladım kah üzüldüm bazen de çok heyecanlandım..Hele Enver'in ağabeyi Cemil'e aşkına itiraf edip öldüresiye dayak yediği sahne beni çok etkiledi.. Şunu söylemeliyim ki insanların kötü ve iyi insan olmaları milliyetinden değil karakterinden,mayasından geçiyor..Hikayede özellikle Cemal ve Stelyo isimli iki can dostu vardı ki..Bu iki adam kelimenin tam anlamı ile insanlık dersi veriyor ve mevcut duruma dostlukları ile meydan okuyordu.. Ama hem İzmir'de Eleni ve Enver Hem de Selanik'teki Fidan ve Mehmet onlar gibi meydan okuyamıyordu..MÜcedeleleri daha çok çaba gerektiriyordu.. Selanik'i tek kurşun sikmadan terk eden Osmanli'dan umudu kesen Türkler zor günler geciriyor du. Dost olduklari Rum arkadaşları ile düşman olmak durumundaydılar. Cemal ile Stelyo dostlugu tek kelime ile mûthişti.Ders verir nitelikteydi..İkisinin de eşleri ve çocukları bu dostluğun sürmemesini istiyorlardı.. Enver'in agabeyi Cemil'de Sevr anlaşmasindan sonra Çerkez Ethem'in saflarına katılır. Ona katılmadan önce Eleniye askindan bahseden Enver'i öldüresiye döver. . Eleni'nin ağabeyi Niko ise Helenizm hayali ile kandırılan gençlerden başkası değildir..Bu uğurda kiralık katile dönüşür.. . İŞte bu şartlarda iki genç birbirlerini ne kadar severse sevsin mevcut durumdan dolayı aşklarını askıya almak zorundadırlar..Bu konuda askıya aşklarını almaya.güzel günlerin gelmesini bekleyeceklerdir. Selanik'ta ise ortam gittikçe gerilmeye başlamış Türkler için bu şehir yaşanmaktan gittikçe uzaklaşmaya başlamıştır..Rum gençleri düne kadar kardeşçe yaşadıkları insanları hor görmekte onlar ile dost olanları ise düşman dostu olarak aşağılamaktadırlar.. Türklerin ellerindeki malları yok fiyatına ellerinden alıp orayı göçe zorlamakta..Göçmeye kalkanlar ise eşkiyalar tarafından yolları kesilerek soyulmakta ve öldürülmektedirler.Tam anlamı ile bir kaos ortama hakimdir.. İşte bu şartlarda Poyraz Ali ve Güllü'yü ana vatana göndermek isterler bunda Stelyo canı pahasına öncü olur ama ortam çok zorludur.. Kısaca müthiş bir dönem romanı idi... Son zamanlardaki mevcut olan Osmanlı modasından sonra Cumhuriyet'in nasıl kurulduğunu insanların hayatlarının nasıl paramparça olduğunu okumak beni çok etkiledi. Benim şahsi olarak merak ettiğim ve anneannemden dinlediğim bu mübadele yıllarını okumak benim için çok özeldi...Özellikle İzmir'in işgali Hasan Tahsin'in İlk kurşunu atarak yüzlerce insanın katledilmesesini okurken gözyaşlarımı tutamadım.. İzmir'in işgali ile biten bu romanın devamını hemen okumak istiyorum..Bu yılları gerçekçi bir uslupla yazan yazarımıza teşekkür ederim... Ve özellikle günümüz gençlerinin bu kitabı mutlaka okuması gerektiğine inanıyorum. Yakın tarihimizi mutlaka iyi bilmeliler. Tavsiye ederim....
Gözyaşlarımı Sildiğim Gün - Linda Howard Allahım bu nasıl bir konu böyle..Özellikle iki sahnede ağlamaktan helak oldum..Her şey var bu romanda Macera,Aşk,Gerilim,İhanet, ve bir annenin çocuğu için neler yapabileceği...Puanım 5/5 keşke daha fazla puanı olsa da versem..İşte yazarın böyle romanlarını okumak istiyorum..Bu kitabı her kadın bence okumalı.. Bir kadın olup da bu yürek parçalayıcı hikayeden etkilenmemek mümkün değil .Bir annenin yıllarca dinmeyen göz yaşları.. Romanda bir annenin elinden kopartılarak alınan bebeğini yıllarca araması bu uğurda hayatının parçalanması ..Farkında olmadan büyük bir iuğradığı büyük bir ihanet ile komplonun tam ortasına düşmesi bebeğinin elinden kopartılması..Canı pahasına direnmesi ama kaçırılmasını engelleyememesi.. OLayları tekrar tekrar yaşaması... Milla hayatına kaldiğı yerden devam edemiyordu. David karısını geri istiyordu ama Milla'nın gözü kimseyi görmüyordu ki...Sonunda yüretemediler ve boşandılar... David tekrar aşık oldu tekrar yuva kurdu tekrar çocuğu hatta çocukları oldu..Milla bunları seyretti..Özellikle eski kocasının tekrar çocuk sahibi olması canını çok yaktı...Fakat David onu bırakmamıştı o David'i bırakmak zorunda kalmıştı..Justine'den başka hiç bir şeye odaklanamıyordu.. Milla O olaydan sonra kayıp cocukları arama bürosu kurar.Maddi anlamda da David maddi olarak ona yardım eder..Boşandıktan sonra yüklü bir nafaka vermiştir..Bu da Milla'nın daha rahat hareket etmesini sağlar..Ve bunun sayesinde de bir çok aileyi çocuklarına kavuşturur. Bir tek kendi oğlunu bulamaz..Bulmak bir yana tek bir adım ilerleyemez.. Bu durum kocası ile boşanmasına neden olduğu gibi ailesi ile de arasını açar ve kırgınlıklar meydana gelir.. Aradan tam koskoca on yıl geçer..Milla hala daha kayıp çocukları bulmak için kurduğu büroda çalışmaktadır..Yıllarca başka ailelerin çocuklarını ailelere kavuşturmuştur. Bir gün kendi çocuğuna kavuşma hayali ile yaşamaktadır..O an oğlunun ne durumda olduğunu kaç yaşında olduğunu düşünmekten ona kavuşmaktan başka bir şey düşünmememktedir..Yıllarca somut bir haber alabilmenin umudu ile yaşmaktadır...Ve derken yolu James Diaz ile kesişir..Çok karanlık acımasız bir adamdır Diaz bir ödül avcısı gerekirse suclularin cezalarini veren bir nevi infazicıdır da. Bu karanlık adam ile yolları bir karanlık gece de kesişir..Diaz'ın bu olay ile ilgilenmesini sağlamak sandığından kolay olur..Çünkü bu karanlık adam gördüğü andan beri onu istemektedir...Zaman geçtikçe de Milla ve Diaz arasındaki çekim sıra dışı bir hale gelmiştir..David'den sonra çok ciddi bir ilişki yaşamayan Milla David'den sonra etkilendiği erkek Diaz'dır David ve Diaz taban tabana zırt erkeklerdir..Biri güneş kadar aydınlık iken diğeri ise gece kadar karanlıktır..İşte bu durum bile Milla'nın yaşadığı değişimi göstermektedir... Diaz karakteri Kara Melek romanindaki Simon karakterini bana anımsatsa da Diaz masum insanları öldürmez. O daha cok sucluları,ıslah olmayacak suçlulara,tecavüzcülere,,hainlere karşı çok acımasızdir. Affetmesi yoktur..Milla'da onu çok etkilemekte onun için yapamayacağı şey yoktur.. Millanın bebegini aramada ona yardımcı olmayi kabul eder birlikte calısmaya başlarlar. Romanin bazı yerlerinde gözyaşlarimi tutamadim. İster istemez karşılaştırma yapıyorsunuz ve benim başıma bu olay gelseydi ne yapardım diyorsunuz. Her bakımdan mükemmel bir kitap çevirisinden konusuna kadar mükemmel..Diyebilirim ki O Gecenin Ardından romanından sonra en cok etkilendiğim romanı Gözyaşlarımı Sildiğim Gün oldu... Muhakkak okuyun.Tavsiyemdir.
Güzel bir romandı fakat ikinci hikaye apar topar bitti hissini uyandırdı bende..
Lynne Graham okumayı seviyorum..Şeyhli hikayeleri sevmesemde bu kadının kaleminden çıkanları seviyorum .. Yanlış anlaşılmalar araya giren seneler vardı bu romanda...Birbirlerine ilk gördükleri anda aşık olan Rashad ve Tilda ayrılmak zorunda kalmış bir çift.. Aradan beş yıl geçtikten sonra gazete de Tilda'nın fotoğrafını gören Rashad yıllar öncesinden kalan yarım kalmış hesabını kapatmanın zamanı geldiğine karar verir.. Tilda'nın masumiyetine inanmayacak kadar gözü dönmüştür..Tilda ise neden ayrıldıklarını anlayamadığı Rashad'dan sonra ikili ilişkilerde başarısız olmuştur... Güzel okunabilir bir romandı..
The MacGregor Serisinden bir hikaye daha. Daniel MacGregor sen inanılmaz bir adamsın. Her şeyi ayarlayıp gerisini doğa kanuna bırakıyorsun. Gizemli Komşu Genieve ve Grant Campbell'in kızları Cybil'in hikayesi idi...Yine iki sanatçının aşkı..YineDaniel McGregor ve her şeyi planlayıp birbirlerine uygun gördüğü iki kişi Preston McQuinn ve Cybil Campbell'i bir araya getirmesi hiç de zor olmadı.. Şimdiye kadar da bu koca İskoç yanılmadı ve maya tuttu..Preston tam da Grant Campbell'e benzeyen bir adamdı.Oğlu olsa bu kadar benzemezdi sanırım..Ve Cybil sanki mum ile aramış gibi koca ülkede bu adama aşık oldu..İşi de oldukça zordu..Kendisi ne kadar dış dönük ise Preston o kadar içe dönül bir insandı.. Preston'un geçmişten gelen korkuları vardı onlar ile baş etmesi kolay değildi ki bunu ancak Cybil ile aşabilirdi..Mükemmel bir hikaye idi ama çok kısa idi keşke biraz daha uzun olsaydı.. Çok severek okudum...Tavsiye ederim...
Aşkın Varisi-Lynne Graham Bu kadının hikayelerini seviyorum..Aşkın Varisini de severek okudum..Freddy'nin kuzeninin ani ölümü ile ondan kalan yegane hatıra oğlu Beny idi..Beny'yi doğduğu günden beri bakan Freddy bir gün karşısında bir Prens ile karşı karşıya bulur..Jaspar al-Husayn ölen ağabeyinin gayri meşru oğlunu almak için gelmişti..Buna engel olamayacağını fark eden Freddy kuzni ile aynı isimde olamsından faydalanarak Jaspar'dan kimliğini gizleyerek kendini Benny'nin annesi olarak tanıtır.. Onunla birlikte Quamar'a gider Beny'nin babasının ailesinin yanında kalmaya başlarlar.. Fakat aralarında Jaspar ile başlayan yakınlaşma ile bu sırrı daha fazla saklayamayacağını anlar.. Beğenerek okuduğum bir hikaye oldu.. Sicilya Tarzı İntikam-Lynne Graham Aşkın Varisinden sonra Gelin Kızkardeşler serisinin ikinci kitabı idi..Bu hikayede Freddy'nin kayıp ikiz kardeşlerinden Misty Carlton'un hikayesi idi.. Jaspar ile evlenen Freddy kız kardeşlerini ararken ikiz kız kardeşi de çok zengin ve karizmatik bir erkek Leone Andrecchi adındaki bir Sicilyalının tuzağına düşmüştü..Çünkü babasının kim olduğunu bilmeyen Misty onu işlediği günah yüzünden bir intikam maşasına bu adam dönüştürülecekti.. Çok zengin bir adam olan OLiver Sargent yüzünden kız kardeşini kaybeden Leone intikam meleğine dönüşmüş gözü bir intikamdan başka bir şey görmüyordu.. işlettiği şirketin ayakta durması olağan üstü güç satfeden Misty işini Leone tarafından baltalandığını bilmeden onun tuzağına düşmüş tanımadığı babasından Leone'nin intikam almasında rol oynayacaktı.. Bu hikayede bence güzeldi..