Aşk Onun için her şeyi göze almaktır...Bu hikaye için ne diyebilirim..Sylvia Day'i ilk defa okudum...Çok beğendim okuduğum en muhteşem hikaye değil belki,ama en baştan çıkarıcı hikayelerden..Hikayedeki aşk sahneleri asla sırıtmıyor asla ağır gelmiyor..Erkek karakter bir şeytan gibi baştan çıkarıcı bir adam. Kadın karakter dışarıdan bir buz dağı belki ama içeriden kaynayan bir yanardağ..Bu ateşi ortaya çıkaran Allistair Cauldfield.. Birde Jessica'nın kız kardeşi Hester'in hikayesi de vardı..O da sevdiği adam ile evlenmiş görünüşte mutlu bir evliliği vardı..Ama o çok sevdiği kocasının içinde yaşattığı şiddeti onu yıllar geçtikçe öğrenmişti.. Jessica'nın kocası Benedic'in kardeşi Michael'da yıllardır umutsuzca hester'e aşıktı..Onların hikayesi de güzeldi..Kurgu etkileyici idi.. Gelelim Allistair ve Jessica'ya Yedi yıl önce aralarında geçen bir olay ikisini de görünmez bağlar ile bağlamıştı..O olaydan sonra Allistair yurt dışına gitti..Jessica ise evlendi..Allistair için Jessica ulaşılamaz bir yerdeydi..Ona aşık idi yaşına göre de oldukça olgun bir erkek idi..Jessica'dan iki yaş küçüktü.Ailenin 4..çocuğu idi..Ondan beklenen pek bir şeyde yoktu.O da Jessica evlendikten sonra yurt dışına gitti orada zengin oldu..Kadınlar arasında çok revaçta idi..Beraber olduğu kadınlar hep Jessica^ya benziyordu.Ona olan aşkını öyle güzel sakladı ki..Kendisi bile inandı.. Kocası Benedict ile altı yıl evli kalan evlliğinde mutlu olmuştu..Başarılı bir evliliği olmuştu..Jessica'nın kısır olması bile bu evliliğe gölge düşürememişti...Kocası ona yurt dışında bir çiftlik bırakmıştı.İşte bu mülkü görüp toparlamak için yurt dışına gitmeye karar verir Jessica..Yol arkadaşı ise Allistair'dir..Ona karşı o olaydan sonra hep mesafeli olan Jessica yolculuk yaptığı geminin ona ait olduğunu ona göz kulak olması için kayın biraderi Michael'in ricasını bilmemektedir.. Ve yolculuk başlar... Daha fazla detay vermek istemiyorum.Roman içinde mevcut iki hikaye de çok güzeldi..Kitabı çok severek okudum..Seri olmamasına da oldukça üzüldüm.Keşke devamı olsaydı.. Bu kitaptaki erkek karakterden yola çıkarak başka bir seriye esinlenmesine de hiç şaşırmadım.. Kesinlikle tavsiye ederim....
Orjinal adı The Next Always olan Yarın ve Daima'nın Goodreads puanı 5/4,01 Benim puanım 5/4 Nora Roberts'in İnn Boons Boro üçlemesinin ilk kitabı Yarın ve Daima.Burada inşaat halindeki bir otelin hayat bulmasını ve o inşaatı yapan üç erkek kardeşin hikayesini okuyoruz..Yani Montgomery erkeklerinin hikayesi ..Romanın kurgu ve karakterlerini çok beğendim..Fakat Otel inşaatının ayrıntılarına yazar oldukça fazla yer vermiş oralarda zaman zaman sıkıldım..Fakat Karakterler müthişti.Çok güzel aile sıcaklığı sizi hikayenin içine çekiveriyordu..Montgomery kardeşler.anneleri Justine..Çok güçlü ve otoriter bir kadın.. Claire ve arkadaşları Avery ve Hope hikayeye çok güzel oturtulmuştu..Karakterlerin işlenmesi muhteşemdi.. Otelimiz odalarına gelince tüm odaların mimarisi ayrı ayrı düşünülüp mimarımız , Beckett tarafından tasarlansa da asıl beyin Justine Montogemery ona sormadan Montgomery erkekleri bir şey yapmıyor..Odalarımız aşk romanları kahramanlarından esinlenmiş.. Elizabeth ve Darcy, Eve ve Roarke örneği gibi..Bu kahramanları çoğumuz biliyoruz demi?...Aşk ve Gurur,Eve Dallas Serisi kahramanları..Merak eden arkadaşlarım okuyabilir.. Gelelim Montgomery kardeşlere Owen, Ryder, Beckkett Montgomery .. Bunlar otelin ruhunu veren takım..Anneleri ile birlikte tabii ki..Haa bir de otelimizin hayaleti var Lizzy. Etrafa hanımeli kokusu saçıyor ama zararsız..Beckett'e bu serüvende çok yardımcı oluyor..Çocuklara görenebiliyor.. Serimizin İlk hikayesi Beckett'in ve Clare'in ; Beckkett Montgomery'nin kalbini titreten tek kadın Clare Brewster üç çocuğu olan kocasını Irak Savaşında kaybetmiş bir kitap dükkanı sahibi..Kocasını kaybettikten sonra kasabaya yerleşmiş..Beckett ona liseden beri aşık Clare arkadaşı Clint ile evlendikten sonra sevgisini içine gömüyor.. Fakat yıllar sonra kocasını kaybederek iki çocuğu ve karnında bebeği ile dönen Clare ile arkadaş olabileceğini düşünüyor yine açılmıyor..Her sabah Clare'in dükkanına gidip kahvesine içmeden(Kitapçı Dükkanında kahve servisi de yapılıyor) işine gitmiyor.Aslında dışarıdan bakan herkes Beckett'in ona aşık olduğunu görebilyor Clare dışında.. Clare'i liseden beri belalısı olan saplantılı br adam olan Sam var..Devamlı Clare'in yoluna çıkıyor tam bir başbelası..Clare ne yaparsa yapsın kendine cilve yaptığını zannedecek kadar da dengesiz biri.. Vee derken Clare Beckett'in farkına varıyor derken yakınlaşmalar başlıyor..Ama üç çocuk sahibi bir genç kadının flörte hazır olabilmesi ve o ilişkiye kendini verebilmesi zaman alıyor.. Ama Beckett yılmıyor tüm sorunları çok doğru adımlarla basamak basamak aşıyorlar..tartışmalar olsa da birbirleri ne alışmaları çocuklar filan derken çok güzel bir aşk oluşuyor..Çevrelerinde ki herkes bu ilişkiyi destekliyor..Sorunlar en aza indirgeniyor..Tek kişi dışında o da Sam tacizlerini inanılmaz boyutlara kadar taşıyabiliyor..Özellikle Clare'in hayatına Beckett girdikten sonra yaptıkları ile Clare'i dehşete düşürüyor.. Kısaca hikaye oldukça iyi idi.Aşk,sevgi,sadakat,aile,çocuk temaları ile harmanlanmıştı..Çok severek okudum..Çok akıcı bir kitapdı..Benim için tek kusuru inşaat ayrıntıları idi bu da yazarın gerçek hayatta ilgilendiği bu otel inşaatına kendini fazlaca kaptırmış olması sanırım.. Gelecek hikaye ise sıra Kasabanın pizzacısı Avery ile Owen'in hikayesinde yaptığım araştırmalarımdan öyle görüyorum..Üçüncü hikayede Ailenn sert erkeği Ryder ile otelin işletmecesi Avery ile Clare'in arkadaşı Hope'in hikayesi..Hope bu ilk kitapta sevgilisi ile çok kötü şekilde ayrılarak hiç bilmediği bir kasaba olan İnns Boons Boro kasabasına gelerek yeni bir hayata merhaba demiştir..Ama Ryder baştan itibaren Hope'a karşı mesafelidir.. Güzel bir seri idi bence..Kesinlikle öneririm... Inn BoonsBoro Trilogy 1. The Next Always (2011) Yarın ve Daima 2. The Last Boyfriend (2012) 3. The Perfect Hope (2012)
7 Gün 7 Gece Evangeline Collins Orjinal adı Seven Nights to Forever Goodreads Puanı 5/3,81 Benim puanım 5/4 Oldukça beğendim.Kitaba başlarken ön yargılarımdan arınarak okumaya çalıştım..Benim kendi şahsi fikrim herkesin ikinci bir şansı hak ettiği yönündedir.. Özellikle bu tip düşmüş kadınlar hak eder bunu..Bence... Romanı okumaya başladığımda erkek karakter James Archer'in kağıt üzerinde kalmış bir evliliğini görüyoruz..Bu genç adam tüccar çok zengin ama soylu değil..Fakat fedakar duygulu bir yapıya sahip.Evliliğini kız kardeşinin soylu ile evlenmesi için sürdürmek istiyor..Evlendiği kadın sosyeteye mensup çevreden bir nevi iş anlaşması gibi olan bir evlilik..Kocasını yatağına almıyor ve önüne gelen ile aldatıyor..Ve genç adamı bir de aşağılıyor..Üç yıl böyle sürüyor bu durum..Ama artık ihtiyaçlarına gem vuramayarak Madame Rubicon'un işlettiği geneleve gidiyor.. Orada Rose Marolowe ile tanışıyor ve onun müşterisi oluyor..Rose fahiselik yapmak zorunda olan bir genc kadin. Soylu bir aileden geliyor fakat babası öldüğünde çok yüklü bir kumar borcu bırakıyor. Rose'ın o dönemde on üç yaşında olan oğlan kardeşi için ona iyi bir gelecek , seçme hakkı vermek borçları da ödemek için fahişelik yapmaya karar veriyor.. Tabii ki önce fahişelik yapmak istemese de ilişkide bulunduğu ve metresi olduğu bir adam yüzünden fahişelik yapmaya karar vermek zorunda kalmıştır.. İşte bu şartlarda karşılaşan Rose ve James'in sıra dışı ilişkisi başlıyor..Aralarında erotizm ile harmanlanmış bir ilişki başlıyor ve kısa zamanda bu aşka dönüşüyor.Rose kendini geri çekmek istese de buna James pek izin vermiyor..Ama ayrılıkları kaçınılmazdır ne kadar geçiktirmeye çalışsalar da... Hikaye fena değildi bence..Konusu itibari ile daha itici bir hikaye beklemiştim..Ama öyle bir hikaye değildi..Sonu da masal gibi idi. Sevdim hikayeyi...Okuyacak arkadaşlara keyifli okumalar...