Görev icabı kitapları yakan bir adamın sonradan kitaplara olan aşkının kabarmasını anlatan güzel bir eser.
İlk okuğum kitabı oldu yazarın.İsmini hep afrikalı leo ve semerkant ile özdeşleştirmiştim. Film gibi bir kitap, daha doğrusu öylesine duru ancak ayrıntılı bir anlatım var. Zaten okurken izler gibi oldum ama biri de filmini çekerse keyfe keyif katar .)
Ben ateistim, ben materyalistim, hedeyim hodoyum demeden önce okunması gereken kitaplardan birisidir. Liselerde ki dandik felsefe kitapları yerine okutulmasını hayal ettiğim kitap diyebilirim.
Pek çokları tarafından goethe'nin kendi intihar güdüsünden kurtulmak, karşılıksız aşkını unutmak amaçlı yazdığı söylenen, akabinde goethe ünlenip intihar saplantısını aşarken dünyanın diğer bölgelerinde melankolik ve aşka batmiş, bulanmış gençlerin sapır sapır intihar etmesini sağlayan romandır. Fakat bu romanın güzel bir anlatımı olduğu gerçeğini değiştirmiyor tabi ki .)
Bir yandan tanıdık ikinci dünya savaşı hikâyeleri gibi, savaşın günlük hayatta yarattiğı değişimler, heyecanlar, trajediler anlatılırken, diğer yandan sıradışı bir öykü kurgulanmış. Olağan ve olağandışı öğelerin dengesinin iyi kurulduğu, zaman zaman yürek sızlatan, zaman zaman ise "gerçekten böyle şeyler olmuş mudur acaba" diye şaşırtan bir kitap.
Okurken sıkılmayacağınız şiddetle tavsiye ettiğim bir kitap...