Kitabı Zeplin Kitap'tan okudum. Aslında 20 yıl önce de okumuştum ancak olay örgüsünü hatırlayamadığım için yeniden okuma gereği duydum. Anladım ki bu kitap her 20 yılda bir okunmalı. Muhteşem bir hikaye. Muhteşem bir olay örgüsü. Her sayfasında yeni bir olay veya yeni bir duygu durumu. İnsanın kendini sorgulamasına imkan veren bir olaylar dizisi. Sözlerin dizilimi ve teatral anlatım o kadar güçlü ki bu bir hafta boyunca Pip, Joe veya Estella gerçeten vardı bir yerlerde. Paranın bu kadar keskin sınırlar belirlediği bir toplumda yaşanan tüm bu olaylar bende kesinlikle kalıcı bir iz daha bıraktı.
İthaki'nin en sevdiğim serisi "Karanlık Kitaplar" olmuştur hep. Serinin kendine has basımı, kapak tasarımları albeniyi arttırmış ki eminim birçok okuyucu aldığı karanlık kitaplar serisini ödünç vermek dahi istemeyecektir. Gilman feminist bir yazardır. Kadınlar Ülkesi kitabını okuyanlar da bilir ki bu konuda gerçekten donanımlı ve iyi bir yazardır. Sarı Duvar Kağıdı kitabının önsözünde de belirttiği üzere kendi ruhsal sıkıntılarından da esinlenerek kitabı yazmış ve öyle başarılı olmuştur ki doktoru bu kitabın kesinlikle normal bir akıldan çıktığına inanamaz ve okunmasını da kimseye tavsiye etmez. (Oysa yıllar sonra yanıldığını itiraf edecektir.) Kısaca demem o ki içerisinde birden fazla korku hikayesini barındıran bu kısa kitap sizi etkileyecek ve heyecanla devamında ne olduğunu ürkerek merak edeceksiniz.
Kişisel gelişim kitaplarına okuyucular kitap aleminin mültecileri gözüyle bakar ancak farkında bile değilizdir arada dış motivasyona ihtiyacımız olduğunun veya okuyup öylece kenara atsak da bize farkında olmadan neler kattığını önemsemeyiz. İçimizde bir yerlerde hep hırsla başarıya koşmaya bekleyen bir kişilik vardır ancak beynimizin hazzı tercih eden kısmına hep yenik düşeriz. Bu kitapta da bununla baş etme yöntemlerini yenilikçi yöntemlerle anlatıyor. Kitabın bir yerinde Barış Özcan'ın "Zinciri Kır" fikrine de rastlıyorum. Çığır açan bir kitap mı? Bence değil ancak üstümüzdeki paslanmışlığı almak adına okunabilir.
Bir araştırma yapılarak yazıldığı açıkça belli olan kitapta dinler tarihine dair ilginç bilgiler var ama neden bilmiyorum bana biraz Dan Brown'ı hatırlattı. Son ana kadar korunan gizem hikayenin ritmini yüksek tutuyor. Komplo teorilerini baş tacı eden hikayede hem nalına hem mıhına vurulmuş. Yine bir dış güçler hikayesi ile ekonomimiz çökertiliyor, İstanbul'da bombalar patlıyor ama Atatürk'e hayranlık dolu doğrudan atıflara yer veriliyor. Hazır Lozan üzerinden de 100 yıl geçmişken=) Komplo teorilerine çok da meyletmemek gerektiğini, bu tür kitapların yüksek komplo teorileri barındırdığını ve tarihin tozlu raflarında öylece kalacağını yazmak istedim.
Bir çocuk üzerinden anlatılan fantastik bir tren yolculuğu. Japon edebiyatı özgünlüğü ile kendine çekerken bu kısa öykü akıcı ve duygusal bir içeriğe sahip. Yazar en çok çocuk edebiyatı alanında eser vermiş bir vejetaryen bir budisttir. Bu arada eserin animesi de varmış.
Aslında ütopya değil ütopya gibi başlayan bir distopya diyebilirim. Evet, sosyalizmde önemlidir cinsiyet eşitliği ancak bunu sağlamak için kurulan dünya ya insanların potansiyeline, evrimsel sürecine veya hayallerine engel ise? Yine de eşitlik der miydik? Kitap kısa ve basit aslında. Gayet akıcı. Kısa olmasına rağmen bu evrenin teatral anlatımını çok iyi çizmiş. Sonunda kendinize soru sorar halde buluyorsunuz kendinizi.
Bu kadar puanı sadece çizimleri için verdim. Gerçekten çok güzel çizimleri var. Pamuk prenses ve uyuyan güzel hikayesini remiksleyip eşcinsel öğeler yüklediğiniz bir masal olmuş. Bu masalda tek bir şaşırtıcı olaya yer verilmiş. Spoiler olmasın diye anlatmıyorum ancak Neil Gaiman mevzu bahis olunca beklentim yüksekti.