Gorki çocukluğunu anlatırken o dönem Rusya'sında toplumsal yaşam hakkında da bilgi sahibi yapıyor okuyucuyu. Babasının ölümden sonraki zor günlerinin çıkmazlarını, acılarını, serüvenlerini bazen hüzünlü, bazen esprili bir şekilde anlatıyor. Anlatım ve betimlemeler o kadar başarılı ki bizi de oralara sürükleyip onunla birlikte yaşamaya mahkum ediyor. kitap bitince sinemada film seyredip baya etkilenmiş gibi oluyorsunuz.
Gorki çarlık dönemindeki işçilerin, köylülerin zor koşullarını ve bu durumdan kurtulmak için bir kıvılcımın nasıl da teşkilat haline dönüşüp sosyalizme doğru yönelmesini ve bu uğurda her şeylerinden feragat ederek baskıcı rejim karşısında gördükleri zulmü çok güzel anlatmış ve burada kendisinin de taraf olduğunu da gizlememiştir.
Halide Edip Adıvar'ın Handan'ı ile kıyaslanan bir yaşam.Özellikle Gezi olaylarını da hikayeye dahil edilmesi ve yazarın bu olaya bakış açısı kitaba farklı bir renk veya karakter katmış. Urla, şaraplık üzüm, kızının aşık olduğu erkeğe aşık olmuş bir baba ve balkondan düşerek ölen bir genç. Bu hikaye yazarın daha önceki başka bir hikayesinde de geçmişti. Bu ayrı iki kitap ve ayrı hikayenin ortak noktasıymış gibi olmuş. Yadırgadım.
Aksiyon filmi seyreder gibi okunan bir kitap. Aksiyon sevenler için güzel olabilir.
Acıları, sevinçleri, ihtirasları ile bir aile dramı. Betimlemeleri, kusursuz anlatımı ile bir anda kendinizi Adana'nın kavurucu sıcağında, ekonomik sıkıntının aile bağlarını nasıl zorladığını ve mücadelelerini ıslak gözlerle okuyup,o dönemin şartlarına ve çıkmazlarına da şahit oluyorsunuz. ..