"Ya gerçekten de yaşamam gerektiği gibi yaşamadıysam, bilinçli seçtiğim yaşamım yanlışsa?"
"Bir kitaptan diğerine atılıyordum. Her biriyle kendimden geçiyor, ama hiçbiriyle doymuyordum. Düşün dünyasının çıkışsız genişliğini sezmeye başladım."
'Beni daha da utandıran bir şey vardı. Bu sefer sanki bir bebekmiş gibi bir yastığı göğsüme bastırıyordum. Yavaş yavaş dans ediyordum, gözlerim kapalıydı, duyduğum dizeleri ben de söylüyordum: "Ah bebeğim, bebeğim, beni asla bırakma..." '
"Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır."
"Fazla düşünmemeye çaba gösteriyorum. Başka şeyler gibi, şimdi düşünce de karneye bağlanmalı. Düşünmeye katlanılamayacak birçok şey var. Düşünmek şansını zorlayabilir insanın, benim amacım dayanmak oysa."
''Sevgili Dost, Kim kazandı? Atom bombasını Hiroşima’ya atan mı? Everest’in tepesine ilk kez varan mı? Doksanıncı dakikada maçı alan mı? Diriler mi, ölüler mi? Çobanlar mı, sürüler mi? Efendiler mi, köleler mi? Kim kazandı? Sevgili Dost, Herkes kaybetti. Ölüm kazandı. Mezar taşlarına: “Huve’l-Bâki” kazındı.''.
"mef- tun. Gözü başka bir şey görmeyen tutkulu âşık."