Zülfü Livaneli'nin okuduğum ilk kitabı. Gayet güzel ve akıcıydı. Yazarın kalemi sizi hemen kitabın içine çekiyor ve heyecanla sonuna kadar okumanızı sağlıyor. Baş kahramanımız da çok kendine özgü, gerçekçi kurgulanmış. Sanki kitap kahramanı değil de bir tanıdık ya da içimizden biriymişcesine özümsüyorsunuz onu. Veyahut da gazeteci kızımızın yerine koyuveriyorsunuz kendinizi. Binbir Gece Masalları'nın içine Agatha Christie kaçmış hali diyebiliriz belki de. En iyisi siz okuyun öyle konuşalım spoiler yemeyin!
Piyon, Vezirle devam ediyor! Başları hiç düşünmediğim bir hızla başladı. Ama aslında kitabın arka kapağını okusaymışım daha tahmin edilir olurmuş. Yine de böyle de hoş bir tecrübe yaşamadığım söylenemez. Serinin ikinci kitabı 'Ne yapıyor bunlar?' dedirten saçma olaylar silsilesiyle başlıyormuş gibi görünüp aydınlanma yaşadığınız ortalarına doğru heyecan artıyor. Ama bu heyecan kitabın dörtte üçünden sonra yavaş yavaş kendini üçüncü kitaba konu bulmaya bırakan yazarımız sayesinde yükselmese de kendince tempolu ilerliyor. Bize de çok abartmadan üçüncü kitabı beklemek kalıyor.