Mutlu sonla taçlandırılmış bir FMArsal klasiği daha... Aşkı yazan adamdan yürekleri titreten aşk dolu bir roman daha… Çok eğlenceli diyaloglara sahip, bir sayfasında gülüp, bir sayfasında hüzünlenip, bir diğer sayfasında sinirlenerek tüm duyguları yaşayacağınız bir FMArsal eseri daha… Daha önce defalarca okuduğum bu romanı da, sayfalarını heyecanla çevirerek ama son satırlarını yüzümde bir gülümseme ile birlikte gözyaşlarımın ardından yazıları görmeye çalışarak okudum… Anneler Gününe özel yazılmış bir finali yine bir Anneler Gününde okumak beni çok etkiledi. Fırtınalı bir günde yapılan bir teklifle hayatları değişen Yavuz ile Merve’nin hikayesi Anlaşma… Yavuz; esmer, koyu mavi gözlü, uzun boylu, suratsız, özgürlüğüne düşkün ama romanda çok sevdiğim bir karakter olan annesi Ayla Hanımın baskısıyla evliliğin kıskacına düşen yakışıklı bir adam. Merve kahverengi saçlı, yeşil gözlü, zeki, inatçı, esprili, hazırcevap, masum ama evlilik düşmanı bir erkeğin bile kalbini yerinden fırlatabilecek çekicilikte güzel bir kız. Evlilik baskısından bunalan Yavuz’un fırtınalı bir günde, bir kafede annesini kandırmak için sahte bir gelin ile düzmece bir evlilik planlayıp, Merve’ye bir anlaşma teklif etmesiyle başlayan romanımız, Yavuz’un daha ilk günden Merve’nin karşı konulmaz çekimine kapılmasıyla devam ediyor ve olaylar gelişiyor. … Küçük yaşta ailesini kaybetmiş, yetimhanede büyümüş, hayata karşı hep tek başına mücadele etmiş, kimsesi olmayan Merve’nin bu anlaşma sayesinde bir anneye ve kocaman sevgi dolu bir aileye kavuşması benim için romanın en etkileyici tarafıydı. Annesinin baskısıyla özgürlüğüne kısa bir ara verip evlenen Yavuz’un Merve’nin yaydığı büyüyle adım adım aşık oluşunu, evlilik düşmanı bir adamın kıskanç, tutkulu ve boşanmamak için direnen bir kocaya dönüşmesini okumak ise çok eğlenceliydi. Yavuz’un tüm sert ve karşı konulmaz karakterine rağmen Merve’nin inatla, espriyle, hazır cevaplılığıyla onun karşısında dimdik durmasını okumak da çok keyifliydi. Eski dostlardan Selim ile Ebru’nun bu romanda karşıma çıkması ise ayrı bir lezzet kattı doğrusu. Ben bu karşılaşmaları çok seviyorum… Uzun lafın kısası bizden karakterlerle, yozlaşmamış bir aşk hikayesi okumak istiyorsanız Fatih Murat Arsal romanları tam size göre. Okuyun pişman olmazsınız…
Nefretten Sonra iki uykusuz gece sonunda okundu, bitti ama henüz etkisinden çıkmak mümkün olamadı. Bir kadına intikam duygusu neler yaptırır bunu adım adım görüyoruz. Kitap boyunca Tamer’e hayran kaldım, Natalia’ya sinir oldum ama bir yandan da onun nasıl zorda olduğunu, intikamı ve aşkı arasında kaldığını gördükçe acıdım da, Allah kimseleri o duruma düşürmesin… Ama yine de doğum gününde o acı sözleri, kafasından ve yüreğinden geçenler farklı iken nasıl söyledi Tamer’e aklım almadı doğrusu. Üstelik karşısında onu sevdiğini söyleyen ve evlenme teklif eden bir adam varken. Ve Tamer; dağ gibi bir adamın yerle bir oluşu, çocuğu için yalvarışı, hayatından vazgeçmeyi bile göze alışı bölüm başından bu yana tutmaya çalıştığım gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine sebep oldu… Kitap çok akıcı ve sürükleyiciydi, diğer kitaplardan sonunu bildiğim halde, nasıl okumaya başladım, nasıl bitti anlamadım doğrusu. Biliyorum ki diğer FMArsal kitapları gibi bunu da defalarca okuyacağım…
Beni Bırakma ile beraber tehlikeli, gizemli, yakışıklı, karizmatik ama bir o kadar da düşünceli, korumacı ve romantik erkekler dörtlemesinin son kitabı da bitmiş oldu böylece. Kitap Elazığ’ın karlı havasında Gamze’nin Akın’a çarpmasıyla başlıyor ama aynı çarpıcılık 700 sayfa boyunca devam ediyor. Bir çeşit modern peri masalı... Ve öyle güzel bir kurgu ile yazılmış ki, gözünüzü kırpmadan bir solukta okuyorsunuz. 700 sayfa gözünüzü korkutmasın, nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlamayacaksınız bile… Hatta ben kitap hiç bitmesin günlerce okuyayım istedim Kitabın sonu ise FMArsal karakterleri geçit töreni gibi Akın hayalet ekibe yeni girmiş, geçmişi gizemlerle dolu mavi gözlü eski bir subay, bir töre cinayetinin sebep olduğu olaylar nedeniyle hapse giriyor. Bu kötü ve acı durum sayesinde de hayatının aşkıyla karşılaşıyor. Akın’ın en belirgin özelliği diğer FMArsal erkeklerinin aksine güler yüzlü olması. Gamze için yaptıklarını gördükçe mavi gözlü serseriye hayran olmamak mümkün değil. Gamze güzelliği tescilli, üzerinde uyuşturucu bulundurmaktan hapiste olan birine aşık ve ondan hamile olduğunu düşünen bir manken. Gamze ışıltılı hayatın çarkları arasında kalmamak için 15 yaşından itibaren mücadele eden bir kadın. Bunu başarabilmek adına soğukluğu ve kibri yüzüne maske yapıyor. Ama sonunda bizim mavi gözlü serseri buzlar kraliçesinin içindeki sıcak, samimi aynı zamanda aşka, sevgiye muhtaç kadını ortaya çıkarıyor Daha önce e-kitap olarak okuduğum bir kitabı aynı heyecanla tekrar okudum ve kim bilir daha kaç kez okuyacağım. Ama kitap olarak okumak gerçekten çok başkaydı. Bu arada yapılan eklemeleri düzenlemeleri de görmemek mümkün değil. “E-kitap olarak okudum tekrar okusam mı ?” diye düşünmeyin, kitapta çok farklılıklar var. Gereksiz uzatılmış diyaloglar yok, abartılmış romantizm yok, saçma sapan ilişkiler yok, sayfalarca süren tasvirler yok ama karşılıksız dostluklar var, arkadaşları için gerekirse ölüme yürüyenler var ve iliklerinize kadar hissedeceğiniz tutkulu bir aşk var…. Yine bir FMArsal romanı ve yine yüzümde bir gülümseme ile son sayfasını kapattım.
Şahane Gelin beni FMArsal’ın büyülü dünyasıyla tanıştıran kitap, ilk gözağrım, gözbebeğim… Basılı hale geleceğini duyduğum günden bu yana tekrar okumak için yanıp tutuştuğum kitap. Beni tanıyanlar bilir ki bir kitabı sadece bir kere okurum ama FMArsal etkisi olsa gerek, bu kitapları dönüp dönüp kaç kez okuduğumu ben bile bilmiyorum artık. Bazen bir sonraki diyaloğu okumadan ne olduğunu aklımdan geçirdiğim bile oluyor Giriş bölümünü fazla uzattım kitaba gelmeliyim artık Osman sert görünümlü, yakışıklı ve zengin bir gözde bekar. Bir anda kendisini bir zoraki evliliğin içinde buluyor. Kapana kısılmış bir kaplan gibi vahşi olması da bu yüzden… Gülay kızıl saçlı puslu gri gözlü bir afet. Masum, kibar, çaresiz bir kadın. Gerçekten de yürekleri titreten bir çekiciliği var. Kitap karlı bir Erzurum gününde Osman ile Gülay’ın evliliğiyle başlıyor. Osman evliliğe zorlanmış olmanın öfkesi içinde genç karısına kötü davranıyor. Ama kitabın başından bu yana her kötü hareketinin bir telafisini de yapmaya çalışıyor. Kitap boyunca Osman’a kızmamak mümkün değil, yazarın da kitapta dediği gibi “sen bir eşeksin aslanım” diyerek okuyorsunuz Osman’ın yaptıklarını. Aslında öfkesinin sebebi karısının çekiminden, onu ilk kez gerçekten gördüğü lokantadan bu yana kaçamaması ve yanacağını bile bile ateşe uçan pervaneler gibi Gülay’ın çekimine kapılması… Gülay hem güzelliğiyle hem de karakteriyle mükemmel bir kadın. Bir görsel şölen adeta. Bence her erkeğin hayalinde olabilecek bir kadın Gülay. Ama çaresiz bir kadın Gülay, Osman’ı ilk gördüğü günden bu yana seven, genç adamın kaba sözlerine karşı sessiz bir savaş veren bir kadın Gülay… Daha önce PDF’ini okumuş biri olarak kitaba yapılan eklemeler ve düzeltmeleri görmemek için kör olmak lazım. Kitap bu haliyle çok çok çok daha güzel olmuş. Eğer kafanızda PDF’ini okudum kitap olarak okumama gerek var mı diye düşünüyorsanız, hiç tereddüt etmeyin derim. Hem kitabın kapak tasarımının güzelliğini de gözlerinizle görüp, kağıt kokusunu içinize çekerek okursunuz bu muhteşem aşk hikayesini. Ben tüm FMArsal kitaplarında olduğu gibi suratımda bir gülümseme ile mutlu bir şekilde kapattım son sayfasını.
Yemin tüm bitirmeme çabalarıma rağmen, kendime günlük okuma limiti koymama rağmen yine de bitti… Bitti ama ağzımda harika bir tat, yüzümde bir gülümseme bırakarak bitti. Karahan Afrika’da yaşadığı olaylar sebebiyle granitten bir kalbe, gülmeyi bilmeyen bir yüze sahip esmer, uzun boylu, kara kaş kara göz bir FMArsal yakışıklısı… Tuğçe zengin bir ailenin kısa sarı saçlı, mavi gözlü, neşeli, hazırcevap, dik başlı, çevresi tarafından cadı olarak hatırlanan ve bir yemin ettim ki dönemem diyen bir FMArsal güzeli… Hikayemiz Tuğçe’nin bir arkadaşının Karahan’ın yakışıklılığını keşfedip bunu Tuğçe’ye söylemesi ve Tuğçe’nin Kara’yı fark etmesiyle başlıyor. Kara’nın Tuğçe’ye verdiği ceza öpücüğüyle de olaylar tırmanıyor. Sonrasında bütün bir kitap boyunca süren eğlenceli diyaloglar başlıyor. Tuğçe sonunda o graniti kırıp altındaki aşk adamını çıkarmayı başarıyor ve kitabın başında yüzü hiç gülmeyen Kara sonlara doğru sıkça kahkaha atan birine dönüşüyor. Kitap öyle ustaca bir kurguyla yazılmış ki, bir film izler gibi okudum tüm sayfaları. Ve o kafa sesleri! O kafa sesleri olmasa bütün FMArsal erkeklerinden nefret ederdik herhalde. Tüm FMArsal erkekleri gibi Karahan da sevgisini söyleyemeyen, kafasından geçenlerle ağzından dökülenler farklı olan biri, aslında tüm erkekler öyle ya neyse Kim ne derse desin bir erkek yazarın bu kadar güzel aşk romanları yazabilmesi, kadınları bu kadar iyi tanıyıp, hepimizin yapabileceği davranışları yazması çok sık görülen bir şey değil. FMArsal kaleminin sevdiğim taraflarından biri de bu işte. Karahan’ın yıllar önce öldüğünü düşündüğü Osman ile karşılaştıkları sahne de benim için unutulmazlar arasında, bir dövüş sahnesiyle kamufle edilmeye çalışılsa da benim için kitabın en duygusal bölümlerinden biriydi. Bir diğer sahne de, Karahan’ın dizlerinin üzerinde titreyerek ettiği aşk itiraflarıydı. Oda kapısının önünde dikilen diğer aile fertleri gibi benim de gözlerim yaşlıydı o sahneleri okurken… Diğer FMArsal kitaplarında olduğu gibi bunda da tüm duygusal geçişleri yaşadım. Bir diyaloga kahkahalar atarken, birkaç sayfa sonra süzülen gözyaşlarımı çevremden gizlemeye çalıştım. Yazarımız her cümlenin üzerinden tekrar geçmiş neredeyse. İkili arasındaki diyaloglar zaten keyifliydi ama düzenlemeler sonucunda daha da eğlenceli hale gelmiş. Daha önce pdf olarak okuyup, kitabı alıp almama konusunda kararsız olan arkadaşlara tavsiyem hiç tereddüt etmemeleri, pişman olmayacaklar Ben çok beğendim çok keyif aldım okurken, taze bir nefes oldu bana, siz de okuyun pişman olmazsınız. :)
Bir FMArsal klasiği olan mutlu sonla taçlandırılmış harika bir kitap. Kitaplığımda aynı kitaptan sadece kapakları değişik diye 3 tane olan tek kitap Seni Sevmek İstemedim… Ve şimdi de 5. baskısını yaptığı için 4 tane oldu. :) Aslında bu kitap yeşil gözlü dev olarak da adlandırılan, yakışıklı zorba Doğan, yani Dodo’nun diğer FMArsal kitaplarında ettiği büyük sözleri nasıl da tek tek yediğinin hikayesi. Bu kitap sadece bir aşkı anlatmıyor, aynı zamanda büyük dostlukları, çıkarsız ilişkileri, vefalı arkadaşlıkları da anlatıyor. Öyle ki, Doğan ile Tamer’in şuursuz Erdem’i bir temiz dövdükleri bölümde; Doğan ağladı, Tamer ağladı, ben de her okuyuşumda çevremdeki insanlara aldırmadan onlara eşlik ettim. Kitap yakışıklı, karizmatik FMArsal erkeklerinin içinde en pervasız, alaycı, şüpheci ve kayıtsız olan Doğan’ın sosyetik güzel Pınar ile tanışmasıyla başlıyor. Pınar inatçı, güzel, hırçın bir genç kız. Çarpıcı!!! bir şekilde olan tanışmalarına, bizim Doğan’ın pervasızlığı eklenince, bunun üzerine bir de bikinisi ile kaçırılınca macera başlamış oluyor tabii. Pınar’ın nefretinin aşka nasıl dönüştüğünü adım adım izliyorsunuz kitap boyunca. Kitap çok akıcı, sürükleyici, güzel kurgulanmış. Yavaş yavaş, sindire sindire, tadını çıkara çıkara okumak istedim ama yine de uykusuz iki gece de bitti. Hem okuyup ne olup bittiğini bilmek, sonunu öğrenmek, hem de hiç bitmesin böyle sürekli okuyayım diyeceğiniz kitaplardan. Onlarla birlikte gülüp, onlarla birlikte ağlayacaksınız. Öyle ki kitabın sonlarına doğru market sahnesindeki Pınar’ın halleri bana servis içinde ciddi ciddi kahkaha attırdı… :) Yazarın anlatımı akıcı, konu sürükleyici, karakterler yakışıklı ve güzel, dostlukların eşi benzeri yok, bir aşk romanından beklenen her şey var kısacası…. Okuyun pişman olmayacaksınız…
Zor Kadın ürkasında büyük bir boşluk, damağımda nefis bir tat bırakarak bitti. Daha önce haftada iki gün paylaşımlarla okuduğum, sonrasında pdf’ini kaç defa okuduğumu unuttuğum bir kitabın bitmesine de bu kadar üzüleceğimi doğrusu hiç tahmin etmezdim. Aşka değer vermeyen bir adamın; kalbinin aşk ateşiyle sarıldığını bir türlü kabul etmediği, eski yeni iki Ateş’in de Ecrin’in narında yandığı muhteşem bir aşk hikayesi daha… Hiçbir kadına değer vermezken Ecrin’in akıttığı bir damla gözyaşında boğulan bir adamın hikayesi… Ateş karizmatik, yakışıklı, zengin, istediğini elde etmeye alışmış, başarılı bir iş adamı. Adı gibi yakıp kavuran bir FMArsal erkeği. Ecrin inatçı, neşeli, sabırlı, sevecen, esprili, hayat dolu, cıvıl cıvıl bir öğretmen. Bal gözleri ile en zor erkeği bile kabuğundan çıkarabilecek bir FMArsal güzeli. Ecrin babasından kalan kreşi ayakta tutmaya çalışırken borç batağına saplanır. Kreşin çevresindeki arazileri satın alan Ateş’in kreşi de satın almak istemesiyle yolları kesişir. İstediği her kadını kolayca elde etmeye alışmış Ateş’in Ecrin’e sahip olmak istemesiyle de olaylar gelişir. Ama Ecrin için çok büyük bir bedel ödemesi gerekir. Çünkü o kolay lokma değildir, o zor bir kadındır ve tek şartı evlenmektir! Ateş’in aksine Ecrin ilk günden itibaren bu kötü şöhretli adamı sevmeye başlamıştır. Kötü bir çocukluk geçirmiş, katı ve kuralcı bir ailede büyümüş, evlenmekten ve baba olmaktan ölesiye korkan bir adamı, o duygusal enkazdan çıkarıp, iyi bir koca ve baba yapabilmek de ancak Ecrin gibi inatçı, mücadeleci ve sabırlı bir kadının harcıdır. Zaman güzel bir şekilde ilerlerken yaşanan bir trafik kazası her şeyi değiştirir… İnatçı, acımasız ve istediğini hemen elde etmeye alışmış bir adam olan Ateş’in, Ecrin’in küçücük ellerinde yoğrularak, aşkı için savaşan, sevdiğini koruyup kollayan, başkasından olduğunu düşündüğü çocuk için bile mücadele eden bir adama dönüşmesini büyülenerek okudum. Ateş’i aşka inanmayan, aileye inanmayan bir erkekten, aşk adamına dönüştüren Ecrin’e mi şaşırayım yoksa bunu adım adım şekillendiren ve gittikçe ustalaşan Fatih Murat Arsal kalemine bir kez daha hayran mı kalayım bilemedim doğrusu. Bu kitapta beni en çok etkileyen durumlardan biri Ateş’in hafızasını kaybettikten sonra bile Ecrin’i sevmeye devam etmesi. Kim bir kadına iki kere aşık olabilir ki? Hatta zaman zaman eski Ateş’i kıskandığını bile hissettim -ki sonunda kendisi de bunu itiraf etti Ecrin’e. Bir diğeri ise eski dostlarla karşılaşmak oldu. Ben bu karşılaşmaları çok seviyorum. Biliyorum ki sadece aşkı anlatmayan bu romanlarda eski dostlar bir köşeden hiç tanımadıkları insanlar için ortaya çıkabilirler. Tamer’i, Dodo’yu ve özellikle Tahir’i özlemişim doğrusu. :) Diğer FMArsal kitaplarında olduğu gibi bu romanda da tüm duygusal geçişleri yaşadım. Bir diyaloga kahkaha atarken, birkaç sayfa sonra yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımı çevremden gizlemeye çalıştım. Ateş gibi bencil bir karakterin Ecrin’e olan aşkını ta kalbimde hissedebiliyorsam FMArsal’ın büyülü dünyasında kayboluyorum demektir. Mutlu sonla biteceğini bile bile, gıdım gıdım okumama, bitmesin diye uğraşmama rağmen sayfaları nasıl çevirdim de o mutlu son geldi anlamadım bile. Uzun lafın kısası bu romanı okurken eğleneceksiniz, güleceksiniz, ağlayacaksınız, öfkeleneceksiniz, şaşıracaksınız ama asla okuduğunuza pişman olmayacaksınız…