Arka kapakta "Amerika’nın güneyinde yaşanan ırkçılığı ve eşitsizliği bir çocuk kahramanın, Scout Finch’in gözünden anlatıyor." yazıyor ama konu bence bu değil. Esas konu biri kız biri erkek iki çocuğun büyümekle imtihanları. Arka planda bahse konu ırkçılık mevzusu da var tabii ama sadece o değil başka şeyler de var. Scout Finch'in hatıratı da diyebiliriz.

Güzel ve akıcı. Eskiden muhtarlar da partili oluyormuş. Parti teşkilatları milletvekili, belediye derken bir de muhtar adayları ile uğraşmaktan kurtulmuşlar.

Amerika, Arjantin, Azerbaycan, Birmanya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Çin, Danimarka, Gana, Irak, İndonezya, İran, İsrail, İsveç, İtalya, Küba, Macaristan, Meksika, Mısır, Nijerya, Norveç, Polonya, Romanya, Sovyetler Birliği (Rus), Suriye, Tunus ve Yunanistan'dan birer hikâye. İçlerinde çok tanınmış yazarlar da var. Jorge Luis Borges (Arjantin), Knut Hamsun (Norveç) ve Mihail Şolohov (Rus) gibi. O ülkeden o ülkeye oturduğum yerden güzel yolculuklar yaptım sağolsunlar.

Somerset Maugham'ın hemen her kitabı gibi yine İngiliz sömürgelerinden birinde geçen bir kitap. Aşk romanı diyor arka kapakta ama daha çok nefret romanı.

İrili ufaklı hikâyeler. - Çocukluk Hayalleri Gerçekleşince - Bir Anlaşamamazlık - Eski Aşk - Kafamı Altüst Eden - Ölüyü Beklerken - Kısa Bir Hikâye - Willie Collins - Sabun - Özlem - Johnny'nin Babası - Lib - Jim O'Neill Erskine Caldwell tarzı yazıyor denilmiş ama o ince mizah duygusunu birkaç hikâye dışında yakalayamadım.

Tarık Güner kimdir diye araştırdım ama pek bir bilgiye erişemedim. Bu kitaptan sonra başka bir kitabı olmaması muhtemel. Sadece pulculukla alâkalı bir iki kitap daha var Tarık Güner ismi ile yazılmış. Ancak aynı Tarık Güner olmayabilir. Kitaba gelirsek, öğrenim amaçlı olarak geldiği Londra'da 1947 - 1948 yılları civarında yaşadığı hayattan kesitler. Ruslar, Rumlar, Norveçliler, Çekoslovaklar, Polonyalılar var kitapta ama pek İngiliz yok. Genelde açlık ve parasızlık, bulunabilirse de içmek üzerine kurulu bir öğrencilik hayatı sanıyoruz anlatılanları. Daha fazlası da vardır mutlaka ama biz pek göremiyoruz kitapta. Tarık Güner'i araştırırken Cahit Külebi'nin bu kitap hakkında yazdığı bir eleştiriye de rastladım. Muhtar Körükçü bu kitabı beğenmiş ama ben pek beğenmedim minvalinde konuşmuş kısacası. Başka bir kitabına rastlamadığımıza bakılırsa Muhtar Körükçü değil Cahit Külebi haklı çıkmış diyebiliriz.

II. Dünya Savaşı sonrası Viyana'da geçen bir polisiye diyebiliriz. Sürükleyici ve başarılı buldum.