Çok umutla başladığim ilk 100 sayfasından sonra umutlarımın yerle bir oldu. Tamam julia Quinn en sevdiğim yazar diğil ama özellikle bu serinin (Bridgerton Ailesi) bundan önce okuduğum kitapları gayet makuldü hatta sürükleyiciydi bile, fakat bu kitapta; başlangıç iyiydi, kız karakter ilgimi çekmişti, erkek karakteri hoş görebilirdim ama bayan Quinn birden bire sanki yazıcak hiçbir fikri kalmamış gibi kitapların başından beri olan şu lady whistl-bilmemne yi olaylara dahil edene kadar. E ona tamam diyelim ama kurgu ordan sonra öyle bir çekilmez hal aldı ki sanki o kısım dan önceki part başka bir hikaye sonrası başka. Ilk part yine idare ettik. Peki ya 2.? Öyle hızlı bir değişim söz konusu ki! Hayır. Karakterler değişmiyor fakat geri kalan herşey yerle yeksan olmuş durumda; hikaye, kurgu, eğlence, romantizm , bu kadar sıkıcı inandırıcılıktan 5 metre uzak bir aşk görmemiştim hiç. Uzun lafın kısası; vakit kaybı.
İnce mizah duygusu ve arada bir hüzünlenmeniz gerektiğini kendinize hatırlatmanız gereken fakat en fazla 5 saniye sonra tekrar haylaz gülümsemenize sizi geri döndürücek harika bir kitap.
Bu kitap ta kurguymuş hikayeymiş gerçeklikmiş hepsini yastık altı olmuş. Nedeniyse karakterlerin kusursuzluğu bu kadar birbirine uyumlu bir çift Anca noradan beklenirdi zaten. Karakterler zıtlıklarıyla sevimlilikleriyle ve geçmişdeki sorunlarıyla okadar birbirlerine uymuşlar ki. Bu ikisinin aşkı gözlerimi kamaştırdı ve gerisini unuttum. Ama kitapta yine Nora imzasıyla ilk raflarda. Seriyi başlatan mükemmel bir kitap olmuş kısaca.
Noranın en sıkıcı en sıradan kitaplarından biri hatta teki bile diyebilirim bu sıkıcılığı sıradanlığından mı kaynaklanıyor yoksa sıradanlığı sıkıcılığından mı kaynaklanıyor bile micem ama bitsin diye okuduğum kitaplardan biri.