Bu seri hayatımı baltalıyor! Tam aradığım konuyu işlediği için mi bilmiyorum ama gerçekten kitapları elimden bırakamıyorum. Bir Milyon Güneş'in finali oldukça merak uyandırıcıydı. Eğer elimde sonraki kitap da olmasaydı ne yapardım bilemiyorum. Sonunda hak ettiğini buldun Luthor, ehehe.
Kitabın sonu tahmin edilebilirdi, yazar suçlunun kim olduğunu saklamaya çalışsaydı sonu daha çarpıcı olabilirdi. Fazla ipucu vermiş. Yine de sonunda Çırak beni çok şaşırttı. Kurgusuna bayıldım. Fikir mükemmel. Kendimi Amy'nin yerine koydukça içim daraldı, dışarı çıkıp hava alasım geldi. Gerçekten de insanların gemide yaşamasını sağlamanın tek yolu ilaç vermek olabilir gibi geldi. İlaç almayan insanlarla nasıl başa çıkacaklar, ne yapacaklar çok merak ediyorum. Hemen ikinci kitaba geçiyorum! Ayrıca... Harley... Neden anam nedeen?
Çok kötü bir kitaptı. 8 günde acı çeke çeke bitirdim. Sanki ergenin biri erotik hikaye yazmaya çalışmış gibiydi. Adam iktidarsız, doktora gidiyor. Doktor da "ben senin ilacını biliyiiim yavrıım" diye saldırıyor adam düzeliyor. Meğer adam gaymiş ama kendi kızına da aşık aynı zamanda. Gerçekten vardı kitapta bu. Saçma sapan bir kitaptı gerçekten. Annie karakterini sevdim sadece. Akıllı, ne istediğini bilen bir kadın. Kitabın sonu Annie ve eşi için güzel bitti sevindim buna. Yazar sürekli "cennette biz aşırı güzel şeyler yapıyoz ama şimdi söyleyemem sonra anlatcam" diyerek erteleyip çoğu şeyi açıklamayarak kitabı bitirdi. Büyük ihtimalle hayal edememiş o kısımları. Ben size sonra anlatcam diye kandırıyor. Ayıp olum ne kandırıyosun.
Kafanızı dağıtmak için okuyabileceğiniz türden bir kitap. Pucca'nın önceki kitaplarını da okumuştum hepsi gayet eğlenceli. Uçakta yazdığı senaryoya çok güldüm. Arkada canlı bomba varmış ama ben önde olduğum için ölmemişim diye biten senaryo :D
8 ya da 9 yıl önce okumuştum bu kitabı. Bir arkadaşıma bileklerini yatay değil de dikey keserse daha çabuk öleceğini söylerken (arkadaşlarıma hep böyle yararlı bilgiler veririm) düşündüm ve dedim ki "Ben bunu nerden biliyom lan". Sonrasında kitap aklıma geldi. Zebani'den biliyorum bunu! Birinden ödünç alıp okumuştum sonrasında da aylar boyu herkese tavsiye ettim ama okuyan kimse beğenmedi. Yinede benim en sevdiğim kitaplar arasında. Değişik bir konusu vardı, aralıksız okuduğumu hatırlıyorum. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen oldukça güzel bir konuya ve anlatıma sahip. Kitabı mutlaka okuyun diye tavsiye vermek isterdim ama artık bu kitabı tavsiye etmeye gücüm kalmadı dostlar. Sonra kitabı okuyup bana küfür edersiniz falan.
"Bana göre Yeni Yıl da, tıpkı saatler ve dakikalar gibi, insanların uydurdukları bir şeydi. Sırf herkes aynı anda bir araya gelip kutlama yaptığı için yıllar başlayıp bitmezdi. Yıllar aslında başına önemli şeyler geldiğinde başlardı. Mesela doğduğunda... Veya sonsuza kadar birlikte yaşayacağın insanı bulduğunda. Hayat, önemli olduğunda başlıyordu. Tıpkı Sarah'nın beni bulduğu gün olduğu gibi. Ben yıllarımı o günden başlatıyorum." Kitap bir kedinin gözünden yani Mırdıl'ın gözünden anlatılıyor. Çok hoş bir anlatımı var, bayıldım. Birazcık gözlerim doldu okurken (höyküre höyküre ağladı) Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim!
Sophie karakterinin olduğu bölümler çok akıcıydı ancak Liv için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Liv ve Paul arasındaki aşk güzel işlenmemişti, anlamsız olaylar gelişip durdu. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Diğer kitaplarını da Sophie'nin hatırına okuyabilirim. Keşke kitap baştan sona Sophie'yi anlatsaydı!