İllinaland, 167 adet değerlendirme yapmış.  (1/24)
« geri  
Bir Gecelik Sonsuzluk - Cowboy For Every Mood #14
Bir Gecelik Sonsuzluk - Cowboy For Every Mood #14

6

--> https://ayakliikutuphane.blogspot.com.tr/2016/07/bir-gecelik-sonsuzluk-maureen-child-ask.html <-- Bir Gecelik Sonsuzluk da Sadie ve Rick birgece beraber oluyorlar ve ertesi gün herkes kendi hayatına geri dönüyor. Ancak o gece daima hatırlanır cinsten. Sonra Sadie o gecenin hatırası olarak hamile kalıyor. Sonra aradan üç yıl geçiyor da sonra tekrar karşılaşıyorlar da falan da filan da yani. Şimdi olan hakkını da yemek istemiyorum kitabın. Bazı kısımları gerçekten keyif vericiydi -özellikle Saide ve Rick'in atışmaları, inatlıkları- ama okunmasa da olur yani. Çok daha iyi kitaplar olduğuna inanıyorum. ---------- "Bir türlü pes etmiyorsun değil mi?" "Ben bir bahriyeliyim tatlık. Asla teslim olmayız biz." "Tanrım, niye bu kadar inatçısın?" "İstediğim bir şeyi gördüğüm zaman gidip onu alırım." "Neden ben?" "Oh, kendine şöyle bir baksana, çok güzelsin, zekisin, çok seksisin ve oh, evet, çocuklarımın annesisin." ---------- "Aman Tanrım, çok güzelsin." dedi Rick. Sadie kızardı. "Evet, çünkü bu sezon gözü yaşlı kızlar çok moda."

Aşk Ruleti
Aşk Ruleti

6

--> https://ayakliikutuphane.blogspot.com.tr/2016/07/bir-gecelik-sonsuzluk-maureen-child-ask.html <-- İkinci olarak da; Aşk Ruleti. Bu seferde olay güven problemi yaşayan bir adam üzerinde. Olayın anlatılacak bir tarafı yok aslında. Olayın bir kısmı Las Vegas da geçiyor. Ayrıca Vegas için ne denir? Vegas da olan Vegas da kalır bebeğim. Neyse. Bu kitap güzeldi. Böyle bir saat kafa dinlemek için okunur bir kitap. -Zaten sayfa sayıları 112'yi geçmediğinden 1 saatte rahatlıkla okursunuz.- Sevmediğim tek kısım bir olayın neticesinde Sebastian'ın, Missy'e davranış şekliydi. Sevmemekten çok aşırı saçma geldi. "Bu kadar tepki ne mana?" dedim yani. Gene de Bir Gecelik Sonsuzluğa göre daha hoş bir kitaptı.

Kara Gönülçelen (Royal House of Shadows, #1)
Kara Gönülçelen (Royal House of Shadows, #1)

8

Kara gönülçelen... Kitap gerçekten de adı gibiydi. Karanlık ama seni nasıl cezbedeceğini iyi biliyor. Gena Showalter'dan daha önce kitap okumadığımı ele alırsak -ki bu bir hata hemen diğer kitaplarını okumalıyım- kitap çok rahat ve akıcıydı. Gerçekten kalemi rahat yazarımızın. Kitaba dönecek olursak rahatsız olduğum tek bir kısım vardı. "Benim..." Şu kelimeyi o kadar kullandılar ki birbirlerine. Kitabı sarsıp "Yeter o senin sende onunsun anladık. Aa~" dedim yani. Ki bu kısmı dışarıda yaptığımı da demeden edemeyeceğim... Devam edelim. Hikayeden biraz bahsedeceğim. Jane Parker bir bilim insanı. Bildiğin zeki kadın. Yaşıtlarından önce okulunu bitiriyor. Çok çeşitli deneylerde bulunuyor derken ailesiyle bir trafik kazası geçiriyor. Bu kazada annesini babasını ve kardeşini kaybediyor. Kendisi de uzun bir süre hastanede yatıyor. Bu süreçte oldukça acılı geçiyor. Nicolai ise Elden Krallığının varis Prensi. Bir vampir. Oldukça kıskanç ve yakışıklı bir safkan vampir ama öfkesi tüm dünyasını yakabilecek seviye. Sevdiği birini korumak için öfkesine yenilmekten hiç vazgeçmiyor diyebiliriz. Kitap da güzel olan şeylerden biri de gizem yeterince dozundaydı. Abartılmamış ya da az kalmamış. Tam dozunda derler ya o alaka yani. Neyse sonuç olarak kitap canavar -devler, periler, kurtlar, kötü kalpli cadılarla- dolu. Ve sürekli olarak bir hareket halindeler. Bu da oldukça atraksiyon dolu demek. Ben kitabı yaklaşık olarak 5 saatte bitirdim. Yani bir gün boyunca elinizden bırakmadan rahatlıkla bitireceğiniz bir kitap. Alıntılaar: ---------- "Benim olan," diye fısıldadı Nicolai, Jane'in kulağına. "Güvendesin." (O an ben bile kendimi saçma bir güven duygusunda buldum.) ---------- "Devlerin tutsak ettiği şu kadınlar özgür kaldıkları için çok minnettarlardı. Ortalığı temizlemek ve sana bu elbiseyi hazırlamak için bir süre kaldılar." "Bu çok nazik bir hareket." "Bir de teşekkür olarak bana kendilerini sunmayı teklif ettiler." "Ne? Duvarları tekrar onların kanlarıyla boyayacağım," dedi Jane hiddetle. ---------- "Evet," dedi Nicolai, büyük bir kararlılıkla. "Bunu yapabilirim." "Öyleyse dilini şeytanın ağzına sokma işinde sana başarılar dilerim."

Alacakaranlık  (MacGregor Ailesi, #6)
Alacakaranlık (MacGregor Ailesi, #6)

9

Her zaman bir daha fazla vardır. -> https://ayakliikutuphane.blogspot.com.tr/2016/06/alacakaranlk-nora-roberts-macgregor.html <- Söylemeliyim ki Nora Roberts benim favori yazarlarımdan birisi. Yazdığı kitabı arkasına bile bakmadan alır okurum net! Ve bu kitap benim ilk Harlequin'im oldu. Bundan sonra da devamı gelir. -Büyük bir ihtimal.- Devam edecek olursak Serena tam sevdiği karakter tanımına uyuyordu. Hırçın, güçlü bir vahşi kedi. Sevdiklerini korumak için tüm hayatını feda edebilecek kadar da sadakatli. Küçük bir çocukken en büyük sınavını karşına çıkartıyor hayat. Serena ile beraber ben de yıkıldım. Nora'da bu da var. Kadın öyle bir yazıyor ki sanki olayı sende hissediyor sende yaşıyorsun. Gerçekten hayran olduğum bir yazar kendisi. Neyse işte Brigham ise aşkının peşinde koşan güçlü bir Kont. -Ah Lordum-. Kendisi bir yarı İngiliz ama yarı da bir İskoç. İlk aşkını fark eden Lordumuz oluyor. Bunun içinde epey sarf ediyor. Sonunda da başarılı oluyor ama neler çekmiyor ki. Birde Parkins var. Brigham'ın uşağı. Kendisini tamamen Brigham'a adamış birisi. En sevdiğim kısımlardan bir tanesi de Brigham ve Parkins'in diyologları oldu. Parkins tam bir düzen hastası. Aslında kendisi tamamen Brigham'a değilde Brigham'ın kıyafetlerine adamış da diyebiliriz. ^^ Kitap da en beğendiğim nokta ise aile ilişkileriydi. Birbirlerine bir o kadar yakın ve bir o kadar bağlı bir aile MacGroger'lar. Kocaman ve içinde mutlu olmaktan kendinizi alamayacağınız bir aile. Neyse sonuç olarak kitabımız güzel akıcı ve kafa yormayan bir kitap. Yer yer heyecan ve aksiyonlu yer yer ise romantik ve sıcak. Alıntılar ------------------------------- "Ah bir hançerim olsaydı..." "Sen anlatmaya devam et, ben hayal ederim," diye Brigham nefesini yavaşça bıraktı. ------------------------------ Brigham alçak ama otoriter bir ses tonuyla, "Sana burada kalmanı emrediyorum." dedi. "Emrinize uymayacağım için üzgünüm lordum, ama benim işim sizin yanınızda olmak ve öyle yapacağım." Brigham gözlerini kıstı "Seni şuan kovabilirim, Parkins" Parkins'in çenesi hafifçe titredi. "Bu sizin takdiriniz Lord hazretleri, ama sizinle geleceğim." "Gözün çıksın Parksin!" ----------------------------- "Bu konuda ne yapmak niyetindesin?" Brigham sözlerinin duyulduğunu o anda fark ettim. "İznin olursa, onunla evlenmek istiyorum." "Ya olmazsa?" Brigham sakindi. "Her halükârda, onunla evleneceğim." ------------------------------ Serena gülümsedi. "Biz evliyke başka birini metres tutarsan, onu öldürürüm. Sonra da seni öldürürüm ve seni daha vahşi şekilde öldürürüm." Brigham güldü. "Beni öylesine tüketiyorsun ki, bir de metresle uğraşamam." ----------------------------- Alacakaranlıktı... Birlikte rahibe doğru döndüler, kutsandılari yemin ettiler.

Melek (Melek, #1)
Melek (Melek, #1)

7

Benim kitap hakkında ki duygularım şu; evet kitap güzel ama öyle ahım şahım bir yanı yok. Kitapta aksiyon var. Evet fantastikte oldukça iyi işlenmiş. Ancak bunlar bana yetmedi gibi geldi. Neyse konu detayına girersek. Kitapta en sevdiğim nokta meleklerin kötü olmasıydı. Çoğu melekli kitaplarda iyilik timsali olduklarından bu kitap da tersi olması farklıydı. Artı 1 puan. Söylemeden geçemeyeceğim. Bazı sayfalarda yazara da gıcık olmadım değil. 3 sayfada da konuşmaların hepsini de 'hmm' ile nasıl başlatmayı nasıl becermişse artık. Pes yani. "Artık yeter kes hmm demeyi" diyecek potansiyele çıkmıştım! Neyse!.. Bu meleklerin kendi dünyaları çökmek üzere olduğu için dünyaya dadanıyorlar ve burada insanların enerjileriyle besleniyorlar. Beslendikleri de yetmiyormuş gibi insanlarda türlü türlü -kanser türleri, kalp hastalığı, sürekli yorgunluk vs.- hastalıklara neden oluyorlar. Hatta tek etkileri de bu değil. İnsanlar üzerindeki bir diğer etki ise meleklere karşı duydukları derin sevgi. Bu duruma da Melek çarpası deniyor ve melekler yalnızca beslendikleri kişiye görünür oluyorlar. Bazı -eğitim almış- insanlar bu melekleri görebiliyor ve onlara karşı savaşıyor. Bu insanlara da MK yani Melek Katili deniyor. Oldukça azınlık bir gruplar ne yazık ki. Karakterlere geçersek Willow oldukça sıradışı bir kız. -azınlık grup olan- arabalarla ilgileniyor. Sevmekle kalmıyor tam bakım bile yapabiliyor. Hatta sesten sorunun nerede olduğunu bile söyleyebiliyor. Aynı zamanda kız medyum. Gücün kaynağını ise -başlarda- kimse bilmiyor. Daha çok kimse -geleceğini okutmayan kimse- ona inanmadığı için sorgulamıyor. Çok güçlü bir karakter olduğu söylenemez ama yaş ve durum itibari ile kızın hakkının da yenmesi doğru olmaz. Alex... Alex bir MK. Geçmişi acılarla dolu. Çocukluğunu melek katili olabilmek için eğitimler alarak geçirmiş. Bu nedenle de neredeyse hiç okul deneyimi olmamış. CIA 'in melek projesinde çalışıyor. Ona verilen son görev ise Willow'un öldürülmesi yönünde. Ancak Alex bir farklılık olduğunu -daha doğrusu bir yanlışlık olduğunu- düşünüyor ve kızı takibe alıyor. Çok geçmeden meleklerin bu kızdan kurtulmak istemesinin nedeni ortaya çıkıyor ve Alex de Willow'u korumaya karar veriyor. Beraber meleklerden ve melek aşıklarından kaçmaya çalışarak güvenli -sandıkları- yere doğru yolculuğa çıkıyorlar. Sonuç olarak kitabın olayı bundan ibaret. Aslında kitabı okurken heyecan hissediyorsun, elinden bırakmak istemediğin zamanlarda oluyor ama kitap bittikten sonra bitiyor o heyecanda. Kitabın sonlarına doğru bazı şeyler oldu bittiye geldi gibi hissettim hatta. Alıntılar: ------------------------ Alex şaşırmıştı. "Tabii güzelsin. Seni ilk gördüğümde, üzerinde pembe bir pijama altıyla gri bir tişört var ve kahve yapıyordun... Gözlerimi senden alamadım." ------------------------- Güçlükle yutkunarak parmağımla dudağına dokundum. "Beni çok mutlu ediyorsun ve tek istediğim hayatımın geri kalanını seninle geçirmek, demeyi öğretebilir misin?" Alex'in gözlerindeki bakış o kadar tatlıydı ki bayılacağımı hissettim. "Sana daha önce öğretmiştim, anımsadın mı?" dedi. Başını eğip beni öptü ve dudaklarını dudaklarımdan ayırmadan konuştu. "Te amo, Willow."

Aşka Karşı Koyma  (Beau Monde, #4)
Aşka Karşı Koyma (Beau Monde, #4)

7

http://ayakliikutuphane.blogspot.com.tr/2016/06/aska-kars-koyma-samantha-grace-beau.html Zaten arka kapakta olayın çoğu anlatılmış. Bir tek konuşmaları okusanız kafi diyebilirim. Gene de eğlenceliydi. Leydi Vivian 7 yaşında ailesini bir kazada kaybetmiş ve abisi tarafından büyütülmüş. Ancak abisi evlenince yengesi yüzünden kuzeninin evine yollanmış. Foxhaven Dükü Luke ise macera ve heyecanı servetiyle beraber gelen bir geline değişmek istemiyor. Ancak çıplak yüzen bir su perisinin müstakbel eşi olduğunu öğrendiğinde ise bir şeyler değişmeye başlıyor. Ancak Luke biraz inatçı. Güzelliğinden büyülenmiş olsa da Vivian'dan kurtulmakta kararlı. Ona koca bulacak kadar. Ne kadar kabul etmek istemese de onu gölde gördüğünden beri bir şeyler değişmeye başlamıştı. Yazarın kalemi rahat ve akıcı. Alçak Adam kitabını da severek okumuştum. Bunu da severek okudum. Sevmediğim demeyeyim de hoşlanmadığım tek yeri sanki olaylar ilerliyor ilerliyor ama bir yer de bir heyecan düşmesi oldu bende. Gene de sıkılmadan bir günde bitirdim. Sonuç olarak romantik ve sıcak bir kitaptı. Tamam. Elinizden bırakmak istemeyeceğiniz bir kitap değil. Yani demem o ki kitabı okurken "İnanamıyorum. Ee sonra ne olacak?" tarzında cümleler söylemezsiniz. Ama boş geçen bir günü doldurmak için ideal kitaplardan bir tanesi kendisi. Alıntı kısmıyla devam edelim... Luke: Su perisi misiniz, yoksa aşırı faal hayal gücümün bir oyunu mu? Vivian: O zaman ben onları sizden koparmadan önce ellerinizi üzerimden çekin. Vivian: "İki kişilik oyun bu," dedi Vivian."Siz bana dokunursanız ben de size dokunurum." Luke: Yüce İsa, masumiyeti kendisini zamparaların en kötüsü gibi hissettiriyordu. Aklından geçen her düşünce müstehcendi. Luke: "Sadece sen bir hayvanın duygusal durumu ile ilgilenirsin." Luke sıkıca sarıldı ve burnunun ucundan öptü. "Bir de sana neden delice âşık olduğumu merak ediyorsun."

80 Gün Arzunun Rengi
« geri