Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna'sını okumuş biri olarak, Kuyucaklı Yusuf -bence- ondan çok daha başarılı ve etkileyici bir roman olduğunu söyleyebilirim. Roman sürükleyici ve yalın bir dile sahip. İnsanı kendine çekiyor ve merak duygusunu kamçılıyor. Sessiz, malla mülkle ilgisi olmayan, makama mevkiye önem vermeyen, dalavere peşinde koşmayan, kendi içinde bir mücadelesi olan Yusuf karakteri beni çok etkiledi diyebilirim. O nasıl bir tip öyle, nasıl farklı bir karakter öyle. Doğduğunda yüreği nasılsa, aynı yüreğe sahip olarak ölecek bir karaktere sahiptir Kuyucaklı Yusuf. Kişileriyle, kurumlarıyla tam manasıyla çürümüş bir kurgu dünyasına doğar Yusuf. Kaymakam, kızı ve Yusuf dışında bir tane doğru dürüst insani bir karakter yoktur bu ortamda. Muazzez'in annesi bile kızına yabancıdır... Yaşarken aşkının her zerresini başkalarına karşı kıskanan aşıklar, sevdiği öldüğü zaman "acılar paylaştıkça azalır" deyişinde olduğu gibi acısını paylaşmak isterler. Yusuf, sevdiği öldüğünde matemini başkasıyla paylaşmayacak kadar aşıktır işte. Sevdiğinin hiçbir duygusunu yaşarken de öldüğünde de paylaşmak istemez. Sevdiğinin matemine de aşıktır bir bakıma! Yusuf, matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenmiş ve yeni bir hayata doğru yelken açmıştır… Roman bazı mantık hataları içerse de, bazı beğenmediğim yönleri olsa da, Sabahattin Ali, Yusuf gibi bir karakter oluşturmayı başarmış ya, o bile yeter. Romanın diğer yönleri artık beni ilgilendirmiyor.