http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2015/11/olu-ozanlar-dernegi-kitap-yorumu.html Ölü Ozanlar Derneği'ni ilk kez yıllar önce , Türkçe sınavım için okumuştum ve çok beğenmiştim. O zamandan beri de sayısız kere okumuşumdur. Ve her okumamda kitabın bambaşka bir yönünü gördüm. Beni derinden etkileyen sayılı kitaptan biridir kendisi. Dün gece de ne okuyacağıma karar veremediğim zamanlardan biriydi ve gözüme bir anda Ölü Ozanlar Derneği çarptı. Kitabı bir gece de bitirdim , ki zaten 160 sayfacık incecik bir kitap. Ama buna rağmen sayısız postidle dolu. İnsana , hayatın mucizeleri beklemek için çok kısa olduğunu kavratıyor. Anı yaşamanın anlamını benimsetiyor bir anlamda. Kitabımızın konusuysa şöyle ; Welton Akademisi'nde yeni bir okul yılının başlangıcıdır. Pek çok erkek öğrenci çeşitli eyaletlerden bu saygın okulda eğitim görmek için gelmiştir. Akademide her şey aynı gözükmektedir. Ancak yeni İngilizce öğretmeni Bay John Keating , bu sıradanlığı bozacaktır. Öğrencilerine , okulun vermesini istediğinin aksine sıradanlığı değil , düşünmeyi öğretecektir. Bu genç nesilin kendi benliklerini tanımalarını sağlayacaktır. Hayatlarını çok geç olmadan yaşamaları gerektiğini gösterecektir. Hayatı 'gerçekten yaşamak gerektiğini' gösterecektir. Her şeyiyle çok sevdiğim bir kitaptır Ölü Ozanlar Derneği. Zaten söylediğim bunca şeyden sonra da bu artık anlaşılmıştır sanırım. -,- Ayrıca kitabın filmini de öneririm. Filmin detaylarını tam hatırlamasam da sanırım kitapla birebirdi. ALINTILAR ''Vakit varken tomurcukları topla, zaman hala uçup gidiyor ve bugün gülümseyen bu çiçek yarın ölüyor olabilir.'' (Sayfa : 31) ''Güçlü oyunlar devam ediyor. Belki sen de katılırsın bir dizeyle.'' ''Sizin dizeniz ne olacak? diye sordu üzerine basa basa.'' (Sayfa : 48) ''Ormana gittim çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Derin yaşamak ve hayatı iliğine kadar özümsemek istiyordum. Yaşama dair olmayan her şeyi bozguna uğratmak için. Ve ölüm vaktim geldiğinde , aslında hiç yaşamamış olduğumu keşfetmemek için.'' (Sayfa : 59) ''Yeni gün çoktan geldiği halde, Yeni bir gün düşlüyoruz.'' (Sayfa : 144)
Bu yazarla bir türlü yıldızım barışmıyor.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/07/kz-kardesim-icin-kitap-yorumu.html Kitap beni gerçekten çok sarstı ama bunun temel nedeni her şeyden önce hayatın içinden bir olayın kurgulaştırılmış olmasıydı. Düşündükçe hala tüylerim diken diken oluyor. Bunun yanında yazarın akıcı üslubu da işin içine eklenince kitabı okumaktan gerçekten büyük keyif aldım. Anna Fitzgeald, lösemi hastası kız kardeşi Kate'in donörü olmak üzere tasarlanmış bir bebek. Tüm hayatı boyunca ablası için yaşamış. Hem fizyolojik, hem psikolojik her anlamda. Ama bir gün, 13 yaşındaki Anna buna bir dur demek adına ailesine tıbbi azat davası açıyor. Ama bunu yaşadıkları veya yaşayacaklarından korktuğu için ya da ilgi çekmek adına yapmıyor. Kendini bulmak için, benliğini keşfetmek için bu yola başvuruyor. Tabi bu durum hiçbir çocuk için olmayacağı gibi, Anna için de hiç kolay olmuyor. Sonuçta bir tarafta kendi değerleri, diğer tarafta ablasının yaşamı var. Bu durum, yetişkin bir insan için bile ne kadar kolay olabilirdi ki? Ama buna rağmen Anna güçlü bir kızdı ve bu durum, kitabı sevmemdeki etkenlerden biri oldu. Bir diğer etkense yazarın, kitap boyunca tüm karakterlerin bakış açılarına yer vermesi oldu. Böylece olayları herkesin gözünden görüp daha doğru bir muhakeme yapabilir okuyucular. İtiraf etmek gerekirse başlarda olaylara taraflı yaklaştım. Evet Anna'nın anne babasının yaşadıkları da küçümsenecek şeyler değillerdi bunu anlıyorum. Kate'in özel ilgiyi hak ettiğini de anlıyorum. Ancak Anna ve ağabeyleri Jesse'nin de yaşadıkları kolay şeyler değildi. Ve ailede görünmez olmak, hep Kate'in hastalığının gölgesinde kaybolmak diğer iki çocuk için de kolay şeyler olmasa gerek. Hele ki dünyaya gelme nedeninin ablasına donör olması olduğunu her gün hatırlamak zorunda kalan Anna için. Dediğim gibi başlarda taraflıydım yaşananlara karşı. Ancak sonradan gördüm ki; hem herkes haklıymış, hem de hiç kimse haklı değilmiş. Asıl önemli olan da bunu görebilmekti bence. Yani yazarın bunu okuyucuya hissettirebilmesi. Kitap bana göre çerezlik bir kitap kesinlikle değildi. Özümseyerek, üstünde düşünerek, hakkını gerçekten vererek okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu okuduklarımızı dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan belki de onlarca insan var. İşte asıl tüylerimi diken diken eden de bu. Ayrıca kitabın filminin olduğunu da öğrendim. Onu da yakın zamanda izlemeyi planlıyorum. Sanırım izlerken yanımda peçete bulundurmam gerekecek.
http://fairytaleess.blogspot.com.tr/2016/06/hicligin-kysnda-kitap-yorumu.html Kitabı okuduktan sonra, Camryn'e imrenip ben de alıp başımı gitmeyi düşünmedim değil şimdi ama nerdee. -,- Kitap benim için aşırı çarpıcıydı falan diyemem ama genel anlamda eğlenerek ve sıkılmadan okuduğum, güzel bir kitaptı. Eğer benim gibi siz de kitabı bu zamana kadar bekletip okumadıysanız, bir şans vermenizi tavsiye ederim.