Kitap güzeldi ancak bir o kadar da karışıktı. Yazar yan karakterlere aşırı yer vermiş ve bütün kasaba sakinlerinin isimlerini bilmemizi iştemiş. Toplumun duyarsızlığı ve sorumluluktan kaçışı iyi bir şekilde işlenmiş. Kisa ve öz demek isterdim ama kısa ve yorucu demek daha doğru olur.
-Zekanı mirasyedi gibi harcıyorsun ! Syf:267 -Bana istenilecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım... Syf: 47 -Sana kızgın değilim… Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum… Sonra seni seviyorum.. Neden sevdiğim bilmeden seviyorum. Bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim… "Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirleri arıyoruz." Syf:262-263
"İnsanın sonunda başkalarının sandığı gibi biri olmaması olanaksız." ''Dünyada tek başına ölmekten daha büyük bir felaket olamaz.'' ''Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir.'' ''Bir erkek babasına benzemeye başladığı an yaşlandığını anlar.''