bir bireyin umutlarını,umutsuzluklarını ve yalnızlığını yaşadığı siyasi atmosferle ilişkili olarak anlatan,yanlış anlaşılmanın getirdiği en kötü sonuçla noktalanan,o sonucun etkisinden uzun süre kurtulamadığım roman.
“Senin yaşadığın yerdeki insanlar,” dedi küçük prens, “bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ve yine de aradıklarını bulamıyorlar.” “Doğru, bulamıyorlar” dedim. “Ve aslında aradıkları şeyi tek bir gülde, ya da bir avuç suda bulabilirlerdi.” “Evet, haklısın” dedim. “Ama gözler göremez. İnsanın kalbiyle bakması gerekir.” kalbimle baktıran baktıkça da üzen çocukluğumun ve büyüklüğümün kitabı.
özellikle dava'dan hemen sonra okumamak gerekiyormuş.