Bu kadar kalın olmasına gerek yok bence..aynı sularda cümleler kelimeler yer değiştire değiştire bu kalınlığa erişmiş bir kitap. Okurken bazı yerlerde sıkıldım. Çünkü dön dolaş aynı yere geldik. Bunun böyle olmasının tek faydası kafamda uçup gidecek bir konu değil iyice pekişmiş bir senaryo halinde zihnime yerleşmiş bir roman olması oldu. Severek okudum.
Okuduğum en salak saçma kitap..Kapağı, arka kapakta yazanlar, tavsiyeler beni bu kitaba ışığa uçan böcekler gibi çekmesine rağmen neticede elime geçen büyük bir vakit kaybı olan koskoca bir fiyaskoydu. sosyal olarak yüksek ıq su sebebiyle insanlarla yakın ilişki kuramayan 35 yaşına gelen kızımız bir anda her zor durumun üstesinden gelmeye başladı. Bu kadar çok saçmalık dolu bir kitap okumadım. Tek tek sayamayacağım kadar, daha doğrusu sayıpta canımı tekrar sıkamayacağım kadar çok saçmalıkla doluydu. Asla kimseye tavsiye edemem.
üçüncü kitabın çıkmasını beklememekle büyük hata yaptım. Kitapta o kadar çok gizem var ve iki kitaba o kadar iyi yerleştirilmiş ki son kitap okunmadan anlaşılmıyor ...son kitap çıktığında ömrüm vefa ederde okursam ilk kitaptan tekrar okumaya başlamak arzusundayım. Gerçekten süper süper bir seri...
Gerçekten polisiye olarak gizemin örgüsü çok kolay çözülebilir olsa dahi şevkle okundu. Mitch ve Abby'nin yarım kalan aşklarına üzülsem bile romanda beni en çok üzen Rex'in durumu oldu. Mitch ve Abby 17 yıl sonra bir araya gelebildiler ama Rex'in böyle bir şansı olmadı. O sadece herşeye baştan başlayabilecek bir hale gelebildi. Onun için 17 yıl önce yarım kalan hiçbir şeyin tam olma şansı yoktu. Bunun için kitap benim için hüzünlü bitti. Bakire'nin insanların dileklerini gerçekleştirdiği mucizesine inandım. Belki hasta bedenler için değil ama hasta ruhlar için şifa dağıttı. Neticede hem Abby, hem şerifin karısı, hem Mitch, hem kanser hastası kız Bakire'den dilediklerine sahip oldular, doğrudan ya da dolaylı olarak. Patrick için üzülsem mi yoksa sorunlu bir adam olduğu için kendi haline mi bıraksam bilemedim. Patrick'i yazarın kafasında olduğu haliyle bırakıyorum. Kesinlikle okunmalıdır, tavsiyemdir.
Gülmekten öldüm...hangi zamanda geçtiğini pek anlamadım öyle sıkı kurallı dönem romanlarından değil..belki İskoçlar devreye girdiği için böyle..ama kalın kafalı olmaları bakımından ele alınırsa tam dönem romanıydı. Kızın hayalperest oluşunun yanı sıra konttan daha gerçekçi oluşu kontun kendi gerçekliğinde hayal dünyasında yaşıyor oluşu ve ikisinin kendi şimdiki zamanlarına dönmek için yaşadıkları inatlaşmaları okumak çok keyifliydi. Umarım yazarın aynı tadı verecek yeni romanlarını okumak nasip olur Tavsiye ederim...
Başucu kitabı olmalı, bilhassa huysuz erkekleri yola getirmek konusunda. Hassas ve huysuz erkekleri yola getirme konusunda da...
Uzun bir süre aşk romanı okumadığım için belki, sabah başladım ve şu saatlerde bitirdim. Gerçek anlamda bu soylular ailelerinde çok fazla sırlarla boğuşmuşlar. Amerikalı zengin ve güzel Sophie'de böyle bir İngiliz aileye gelin gidince bu sırlara, aileyle yakın ilişkiler tesis etmek isterken vakıf oldu. Bunun sonucunda ona soğuk davranan ama aslında yıllardır sakladığı sırlar yüzünden içi dışı katılaşmış bir kadın olduğunu ortaya çıkarttı. Bu arada kocası, ailede erkeklerin acımasız ve fevri tabiatlarını miras almış olduğunu düşündüğü için hayatını ve evliliğini katı İngiliz adetlerine göre biçimlendirmek ve sürdürmek istemektedir; bu sayede yüzyıllar boyu gelenek olmuş kurallara uyarsa sorunsuz dengeli bi hayat süreceğini varsaymıştır. Amerikalı gelini ise geleneklere aykırı, samimiyet, içtenlik, sevgi timsalidir. Bunun neticesinde dükümüzün kısa sürede yumuşaması ve karısına duyduğu sevgiyi tüm açıklığıyla netleştirmesi kaçınılmaz olmuştur. Seriye devam etmek isterim. Kesinlikle zevkle okudum.