yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/05/danielle-lori-en-tatl-kacs-made-serisi-1.html İçimde bir öfke yükseldi ve kelimeler ben onları durduramadan dudaklarımdan döküldü. "Düşündüğüm şeyin evlilik olduğunu kim söyledi?" Durdu, karanlık bakışları adeta bana saldırıyordu. Yanlış bir şey söylemiştim. "Birinin sana dokunmasına izin verdiğini öğrenirsem Elena, yemin ederim ki o herifin ellerini sana bir kutu içinde teslim ederim." Yutkundum. "Kesinlikle. Blöf. Yapmıyorum." ***** O, vücudumun ihtiyaç duyduğumu düşündüğü ama aklımın ihtiyacım olmadığını bildiği her şeydi. Kendimi Nicolas Russo'da kaybederdim ve nasıl nefes alınacağını bile bilemez hale gelirdim. Kalbimi ona verirdim, o da alıp ayaklarının altında ezerdi. Aşksız bir hayat yaşayabilirdim; ancak kırık bir kalbe dayanamazdım.
Yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/05/lynn-painter-filmlerden-daha-guzel.html "Yani - gerçek hayatta- iki düşmanın, büyülü bir şekilde farklılıklarından kurtulup birbirlerine delice aşık olabileceğine mi inanıyorsun?" "Evet." "Ve gerçek aşkı alevlendirmek için planlar yapmanın, komplolar kurup üçkağıtçılık yapmanın bir sorun olmadığını mı düşünüyorsun?" Dudağımı ısırdım. Yaptığım bu muydu? Üçkağıtçılık mı? Bu düşünce karnımda ağrıya sebep oldu ama üzerinde çok durmadım. Burada olan o değildi. "Bilerek bunu saçmaymış gibi gösteriyorsun." "Ah hayır, bu gerçekten saçma." "Sensin saçma." Dişlerimi gıcırdattığımı fark edip çenemi gevşettim. Wes'in aşk hakkındaki düşünceleri kimin umurunda zaten? Hafifçe sırıtarak, "Aşka dair minik kavramların bu geçerliyse, Michael'ın aslında senin için doğru kişi olmadığı gerçeğini de hiç düşündün mü peki?" dedi. Hayır, Michael benim için doğru kişiydi. Doğru kişi olmak zorundaydı. Yine de, "Ne demek istiyorsun?" diye sordum. "Şu anda, sen ve Michael birbirinize kızgın değilsiniz. Yani, hapı yuttun. Çünkü her romantik komedinin başlarında birbirine katlanamayan iki karakter, er ya da geç birlikte olurlar." ***** "CD'yi kopyaladım ve o utanç verici şeyleri hazırladım çünkü Michael'ın aklımda çıkmayan kişi olmadığını fark ettim ve bunu sana söylemek istedim. Yani, o harika biri fakat onunla olmak, seninle hamburger yemenin, yıldızları seyretmenin ve s'more hazırlamak için Gizli Bölge'ye kaçmanın ya da bir park yeri yüzünden tartışmanın yerini tutmuyor. Ama bunu anlamam çok uzun sürdü ve senin yanında Alex var artık." Ağzını açtı, fakat başımı salladım. "Hayır. Sorun yok, anlıyorum. O kusursuz, tatlı biri ve bunu söylemeye her ne kadar dilim varmasa da öyle birini hak ediyorsun." Koyu gözler, bizi bu noktaya getirmeme sebep olan yaptığım her şey yüzünden içimi yakarken büyük, titrek bir nefes aldım. "Çünkü ben yanılmışım, Wes. İyi olan şey, sensin." Çenesini kaşıdı ve ileri, sokağın aşağısına doğru baktı. Sonra yüzüme baktı. "Yanıldığın tek nokta o değil," dedi. "Ne?" Düşene bir tekme daha. "Neden bahsediyorsun?" "Alex hakkında yanılıyorsun. Kusursuz değil." "Bennet, hiç kimse kusursuz olamaz. Hadi ama." Bu cesaretine inanamıyordum. Kusursuzluğa oldukça yakın." "Galiba." "Galiba mı? Kızın nesi eksik olabilir? Daha büyük meme falan mı istiyorsun? O..." "O, sen değil." "Ne?" "O. Sen. Değil."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/05/emma-chase-onay-dava-ozetleri-2.html "Bence içten içe kıvranıyorsun. Önce kimi öldürmek istediğine karar veremiyorsun. Eğer söz konusu Presley olsaydı ben öyle hissederdim." Cevabımı bekleyerek duraksadı. Raftan bir kitap aldım ve sayfalarını taradım. "Sadece senin yanında olduğumu bilmeni istiyorum, Jake. Neye ihtiyacın olursa." Kitabı pat diye kapattım ve ona dik dik baktım. Bir şey yaptı diye değil ama sırf orada olduğu için... "Bir çocuğun evi onun kalesidir. Onları öcülerden veya çocuklar bugünlerde ne s*kimden korkuyorsa onlardan korur." Dişlerimi sıktım. "Evlerine gelip onları aldılar, Stanton. Bu bir çocuğa ne yapar biliyor musun?" Başıyla onayladı. "Evet, biliyorum." ***** "Seni korumaya çalışıyordum. Senin için daha iyisin istedim, Chelsea. Çocuklar için. İyi bir adamı hak ediyordunuz. Yetebileceğimi düşünmüyordum. İhtiyaç duyduğun ey olabileceğimi düşünmüyordum." Gözlerimi araştırdı. "Peki şimdi?" "Şimdi yapabileceğimi biliyorum. Çünkü hiç kimse seni benim kadar sevemez, benim kadar isteyemez. Sen benim için her şeysin, önemli olan tek şeysin." Yanağından aşağı bir damla yaş düştü. Bana doğru yaklaştı. "Beni bir daha incitme." "İncitmeyeceğim." "Bir daha benden uzaklaşma." "Uzaklaşmam." Kollarıma atladı ve bana öyle sıkı sarıldı ki içimde hava kalmadı. Dünyadaki en iyi histi.
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/05/sarah-maclean-tehlikeli-dusler.html "Bunu hayal ederdim," diye cevapladı usulca, itirafıyla Ewan'ın içini yaktı. "Geri döndüğünü... beni bulduğunu... ve beni istediğini." Ewan başını şaşkınlıkla salladı. "Seni istemeyeceğime asla inanamazsın." "Ben artık sevdiğin kız değilim." Onu asla geri alamazsın. Bir yıl önce, o gece ona yağdırdığı sözleri hatırladı. Onu kıran sözler. Onu sıfırlayıp yeniden başlamasına sebep olan sözler. "Hayır," dedi. "Değilsin. Sen ondan daha fazlasısın. Sen sevdiğim kadınsın." ~~~*~~~ Ewan dövmeyi avucuyla örttü. "Acıttı mı?" Düşünceleri gibi sözleri de kesik kesik çıkıyordu. "Evet." Ona baktı. "Dövmeyi kastetmiyorsun." Grace başını iki yana salladı. "Hayır." "Maske yok," diye fısıldadı Ewan. "Acıttı," dedi. "Her şey acıttı. Günlerce ve haftalarca." Ewan gözlerini kapadı, bu sözler karşısında göğsü sıkışıyordu. "Seni deli gibi özledim. Karanlıkta, rutubette, yağmurda, soğukta uyanırdım. Ve seni özlerdim. Ve Mayfair'deki o kahrolası binalara tırmanır, lanet bacaları sayarak bir gün onu terk edeceğin hayal ederdim. Orayı terk edeceğini. Ve unvanını terk edip bize geri döneceğini." Mum ışında parlayan gözleri yaşlarla doluydu. "Hayır. Bize değil. Bana. Bana geri döneceğini hayal ederdim." Dövmesinin üzerinde tuttuğu eline bir damla gözyaşı düştü ve adamın tenini bir ateş gibi dağladı. "Ama sen yapmadın."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/04/erin-watt-catlak-krallk-royals-5.html "Olayları hatırlamıyorum ama duyguları hatırlıyorum. Ne zaman Kyle'la yan yana gelsek garip bir yabancılık hissediyordum. Felicity ise bende korku uyandırıyordu. Tıpkı babam gibi. Seni düşündüğümdeyse garip bir sıcaklık hissediyordum. Geçmişimin kilitli olduğunu düşündüğüm kara kutuyu açmaya çalıştığımda içimde bir hissizlik vardı. Sanki etrafta kimselerin olmadığı bir ölün ortasında duruyordum, sanki orada hiçbir zaman kimsecikler olmamıştı. Nefesim tükenene kadar bağırıyordum ama kimse cevap vermiyordu. Yankı bile duyulmuyordu. Sanki bütün sesler yutulmuş gibiydi. Geçmişi düşündüğümde hatırladığım şey bu yalnızlık işte. Senin de bunları yaşamanı istemiyorum." "Peki ya sen? Sen kendin için ne istiyorsun?" Tanrım, neden bana böyle zor sorular soruyordu? "Geldiğimiz noktada, senin için istediklerimle kendim için istediklerim çatışıyor." ***** Çenemi yukarıya kaldırdı. "Ben sana bakacağım. Babam da öyle. Seni ortada bırakmaz. Sen artık bir Royal'sın." Bu yeminini bir öpücükle tasdikledi. Bir Royal olmam soyadımın Easton'ınkiyle aynı olacağı, onlarla aynı çatı altında yaşayacağım ya da üniformamda Astor Park Hazırlık rozeti taşıyacağım anlamına gelmiyordu. Bu sadece bana kucak açan bir aile ve beni seven bir çocuk olduğu anlamına geliyordu. Bunu kabul ediyorsam o zaman ben bir Royal'dım.
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/04/erin-watt-dusmus-varis-royals-4.html "Easton." Durakladı. "Neden beni araştırıyorsun?" Bir duraklama daha. "Neden bana yemek alıyorsun?" Bir tane daha. "Neden buradasın? Neden büyük, şatafatlı evini bırakıp bütün geceni beni beklemekle geçiriyorsun? Burada soyulmamış olmana bile şaşırdım." Buna gülmek zorundaydım. "Ben başımın çaresine bakarım, bebeğim. Ve sorunun cevabı, buradayım çünkü senden hoşlanıyorum." "Beni tanımıyorsun bile," dedi sinirle. "Tanımaya çalışıyorum!" ***** Onda, yanındayken mutlu olmama neden olan bir şey vardı. Aklıma çılgın bir fikir geldi. "Peki ya arkadaş olsak?" diye sordum yavaşça. Şaşırmış görünüyordu. "Ne?" "Arkadaş. Yedi harften oluşan ve karşılıklı bağ kurabilen kişiler anlamına gelen kelime." "Ne anlama geldiğini biliyorum. Ben sadece senin neden bahsettiğini anlayamıyorum." "Arkadaş olmalıyız diyorum. Madem bana ilgi duymuyorsun." Göz kırptım. "Ya arkadaş oluruz ya da sana asılmaya ve seni öpmeye çalışmaya devam ederim." Hartley bıkkın bir ses çıkardı. "Neden bunlardan biri olmak zorunda? Üçüncü bir seçenek yok mu?" "Yok."
yorum için: https://illekitap.blogspot.com/2022/04/tessa-dare-evlilik-anlasmas-girl-meets.html sh'e bakarken gülümsemesi soldu. "Ağrın var." "Hayır, yok." Emma omzuna dokundu. Ash yüzünü buruşturdu. "Önemli değil. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok." "Ben senin karınım. Canın yanıyorsa endişelenirim." Dur, diye yalvardı Ash sessizce. Bunu yapma. Daha fazla yaklaşma, yaralarımı sorma, onlara dokunma. Önemseme. İyi bir adam böylesi tatlı bir ilgiye minnettar olurdu. Ve bir yanı minnettardı. Bir yanı ayaklarına kapanıp ağlamak istiyordu. Ama ruhunun küskün, yaralı kısmı onun merhamet göstermesine dayanamazdı. İçindeki şeytan ona öyle akıl almaz, affedilmez bir şekilde saldırdı ki Emma kendi yaralarını sarmaktan Dük'ün yaralarını aklına bile getiremez hale gelirdi. ***** Ash'in bakışları şefkat doluydu, dokunuşları daha da fazla şefkat barındırıyordu. Önce yanağını, sonra omzunu okşadı. Emma'nın keçeleşmiş saçlarını umursamıyor gibiydi. Ardından onun kollarına alıp bir gece önceki kadar tutkulu ve yoğun olan tatlı ve nazik bir öpücük verdi. Ayrıldıklarında iç çekerek adını söyledi. "Emma." Emma yanağına dokundu. "Günaydın gün ışığım." Yatakta oturdu. "Şu halimize bak. Bu nasıl oldu? Aşk olmayacağı konusunda anlaşmıştık." "Anlaşmıştık." "Kurallar vardı." "Önlemler vardı." Ağzının sol kenarı tebessümle kıvrıldı. "Belli ki yeterli değillermiş."