Kitap güzeldi, kurgu anlatılırken çok güzel kişisel gelişim tüyoları veriliyordu. Kendi adıma roman kahramanının başına gelen bir iki olay benimde başıma geldi ( fırında ve taksideki olaylar) fırında yaptığı uygulamayı bende denedim ve gerçekten işe yaradı :) Okuması kolay, kurgusu düzgün okuyucuyu sıkmayan ve verdiği önerileri uygulayabileceğiniz hoş bir kitap diyebiliriz.
Bizim zamanımızda kelimeleri ile başlayan klasik bir giriş yapmak zorundayım. Ben lisedeyken her hafta yayınlanan beyaz diziler vardı, bu kitaplara daha sonra Harlequin kitapları eklenmişti. Bu kitaplarda roman kahramanı kadınlar 18-25 yaş aralığında, erkeklerde 35-38 yaş aralığında olurdu ve birbirlerine hemen aşık olurlardı ( genelde ilk görüşte) ya araya giren üçüncü şahıslarla mücadele ederlerdi yada kahramanlardan birisi ciddi tehlike atlatırdı. Grinin Elli Tonu kitabının bu kitaplardan farkı kahramanlarının yaşları birbirine daha yakın olması, cinsellikle ilgili bölümlerin detaylandırılması ve eski beyaz dizilerden daha kalın olması. Kitaptaki erkek kahraman ( Cristian) ya o malum küçük mavi hapları kutusuyla yutuyor- ki bu gidişle 3.cü kitabı göremeden kalp krizinden ölmesi lazım yada ciddi bir psikolojik-fiziksel bozukluğu varki kitapta yazan performansı gösteriyor. Yine kitapta yer alan kadın kahramanımız "Ana" da takdire değer bir performans sergiliyor. Yaşı 18'in üstünde olan ve Barbara Cartlant'ın yazdığı sabun köpüğü aşk romanlarından hoşlananlar için iki günde okunup bitecek ve hiç bir iz bırakmayacak bir kitap diyebilirim. Yaşı 18'in altındakiler için içerdiği cinsel betimlemeler dolayısıyla uygun olmadığını düşünüyorum.
Herkesin bir ana dili ve bir sevgi dili vardır, sevgimizi o dili kullanarak belli ederiz ama karşımızdaki o dili konuşamıyorsa iş içinden çıklımaz hale gelebilir, sizin kendi dilinizi farketmeniz ve karşınızdaki kişinin verdiği mesajları anlayabilmeniz için tavsiye ederim.
Kitabın içerisindeki tarifleri pek yapılabilir bulmadım, diyetin ilk günlerinde bir heves yapılabilir ama daha sonra devamı gelir mi bilemiyorum.
Haruki Murakami'nin en beğendiğim kitaplarından biri, kendi adıma söylemem gerekirse mutlu sonla biten tek kitabı diyebilirim. Arka kapakta "Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir…" cümlesi yazıyor ve sizi romanın içerisine çekiyor. Bu kitap normalde 4 cilt olarak hazırlanmış ama Türkiye'de tek kitap olarak basılmış, bundan dolayı tuğla ebadında olmuş, canım sıkıldı hadi kitabımı çantama atıp dışarıda okuyayım demeniz bundan dolayı neredeyse imkansız. Olaylar bizim evrenimize paralel bir evrende geçiyor, okumak için kafanızın boş olmasını öneririm.
Haruki Murakami'nin kitapları içerisinde bilim-kurgu esintisi taşıyan okurken dikkatinizi tamamen vermeniz gereken kitabı. ne olacak acaba beklentim kitap bitene kadar devam etti, ben bu yazarı ilk olarak yıllar önce imkansızın şarkısı kitabı ile tanımıştım ve çok sevmiştim, okuduğum her kitabı bende ayrı bir tat bıraktı.
Ortaokulda okurken okuduğum kitap, Ulduz'un yanlızlığı, analığının ona yaptığı kötülükler ve Ulduz'un dertleşebildiği tek arkadaşı bez bebeği. Kemalettin Tuğcu romanlarından sonra okurken çok ağladığım tek kitaptı.