1997 yılında Peru'da yaşanan Japon Büyükelçiliği rehine krizinden esinlenilerek yazılmış. Binanın içindekilerin gözünden anlatıyor 4 buçuk aylık krizi. Aksiyon yok, daha çok duygusal, dramatik. Rehinelerle teröristlerin bu süreçte nasıl kaynaştıkları, insanlık halleri anlatılıyor. Ben bu durumu biraz abartılı ve naif bulsam da kopmadan okudum. Çünkü roman kendine özgü bir evren yaratmış. İçinde bol bol opera var. Sanatın ve sevgini var ediciliğiyle, korku ve esaretin getirdiği yıkım bir arada. Yazar detayları da öyle güzel işlemiş ki... Bir de Harper Perennial'ın kapağını çok beğendim; kitabı her elime alışımda uzun uzun izledim. Kitabın atmosferine çok uygun.
Sorular bazen manasız ve gereksiz zor. Çözümler eksik, yetersiz; bazen sadece sonuçlar verilmiş. Basım hatası da çok... Aldığıma pişman oldum. İsmail Bulmuş'un kitabı vermek bu kitaba hiç gerek yok.
Kitap çok geniş bir alanda çok genel bir bilgi veriyor. Resimler ve baskı harika. Keyifle okudum.
İncecik bir kitap olmasına rağmen içi tıka basa bilgi dolu. Tam olarak feminizmin abc'sini anlatıyor; sırayla feminizmin tanımı ve tarihi, felsefi ve teorik temelleri, son dönem feminizm hareketleri ve Türkiye'de feminizm ve kadın hakları ele alınıyor. Yazarın amaçlarından biri de feminizme karşı oluşan önyargıyı kırmak. Bu kitabı okuyup biraz anlamaya çalışan birinin "erkek düşmanlığı", "kadın faşizanlığı", "bıyıklı kız kuruları" gibi boş kalıplara sıkışmayacağını düşünüyorum. Üstelik anlatımı da son derece akıcı. Herkes okumalı. Detaylar: http://kitapnot.blogspot.com/2012/08/feminizmi-ogreniyorum.html