Öncelikle ilk lafım yayınevine kitapta yaklaşık 20 sayfalık bir boşluk var. Konu bütünlüğü açısından az da olsa bir sıkıntı çıkardı. Onun dışında kitaba gelirsek bir bilgisayar dahisi var, abisi ve babası şizofren kendi hayatında da kopuklukları var ve bundan dolayı kendisini de şizofren sanıp sanmama konusunda kararsız bir duruma düşüyor. Kendi el yazıyla yazılmış bir ölüm listesi buluyor ve cinayetler başlıyor. Açıkçası konu farklı ve ilgi çekici ancak ortaya konuluş biçimi biraz sıkıntılı. Olay bütünlüğünde sanki biraz sıkıntı vardı. Yazarın okuduğum ilk kitabı, yazar hakkında daha fazla bilgi sahibi olmam lazım, bunun içinde diğer kitaplarını okuyup ondan sonra yazar hakkındaki düşüncelerimi daha net bir şekilde ortaya koyabilirim.
Yazarın üçüncü kitabı, ilk iki kitabına nazaran biraz daha zayıf buldum, ilk iki kitapta güçlü kadın karakterler vardı bu kitapta da yine aynı gelenek sürdürülmüş, yine beklenmedik bir son, bir sözüm de yayınevine yazarın iki kitabı daha var ve liste fiyatları 110 TL, çalışan biri olarak ben bu kitaplarda %50 indirim görmeden almam öğrencilerin gençlerin nasıl kitap alabileceğini daha doğrusu alamayacağını düşününce ülkemizde neden bu kadar az kitap okunduğunu da üzülerek anlıyoruz, aslında bir yazarın yazım tarihine göre sırayla kitaplarını okumasını seviyorum gelişimini dildeki değişimini görebilmek için ama şimdilik bekleyeceğim.
Sanırım bir kitabın ismi daha doğru konulamazdı, yazarın dili zaman zaman akıcı zaman zaman ise ağdalı ancak kitap sizi sıkmıyor, bazı karakterlerden nefret edilebileceğini gördüğüm bir kitap oldu özellikle Mr. Collins ne gıcık bir insan öyle, kitapta aşk var gurur var önyargı var alabildiğine kibir var bazı yerlerde kibirden kusacak olsanız da karakter tahlilleri çok iyi, İngilizlerin 1800'lü yıllardaki ahlak, erdem ve sosyal statü farklılıkları ve bu farklılıkların yansıması da çok net bir bakış açısıyla anlatılıyor, iyi okumalar.
Dil ve çeviri olarak zaman zaman zorlayıcı da olsa, konusu değişik, sonu gerçekten beklenmedik ve vurucu, bir polisiyede en önemlisinin kitabın sonu olduğunu düşünüyorum bu açıdan bakarsam sonu tatmin ediciydi...
3 kısa öykü var ikisinin adı ateş yakmak, ilk öykü 1908 ikincisi 1902 de yazılmış, birçok fark olmasına iki öyküde de kutuplarda -60 derecede suya düşmüş insanların donmamak için ölmemek için ateş yakmaları gerektiğini tasvir ediyor, üçüncü öykü biraz daha farklı ama amaç yine kutuplarda yaşam azmi, Jack London'ın inanılmaz bir gözlem ve tasvir yeteneği var, kendisi de bir süre kutuplarda çalıştığı için konuya hakim ve konuyu yaşatarak anlatıyor, sessiz sakin bir ortamda ve kendinizi kitaba verip başka bir şey düşünmeden okumanızı tavsiye ederim.
İstanbul'u, Beyoğlu'nu, Galata'yı Sait Faik'ten daha iyi, daha saf, iyisiyle, kötüsüyle, güzeliyle, çirkiniyle betimleyen ( dönemin koşullarında ) yazar var mı bilemiyorum...