Okurken "acıma yetime..." İle başlayan atasözü nedense aklıma geldi, zengin bir kadın önce bir kumarbazı intihar edeceğini düşündüğü için kumardan uzaklaştırmaya çalışıyor daha sonra aşık oluyor ama kitabın sonu klasik Yeşilçam öyküleri gibi olmuyor ama yazar Zweig olduğu için de bu durum şaşırtmıyor...
Kesinlikle klasik polisiye-bilim kurgu kitaplarından değil, yazarın dili akıcı, konusu ilginç ve insani sarıyor, karakterler ve olay örgüsü çok iyi işlenmiş, kitabın sonunda bazı karakterler için uzulebilirsiniz bu da yazarın kurguyu iyi oluşturmasından kaynaklanıyor...
Bir yere kadar ağır aktığı doğru ama daha sonra öyle açılıyor öyle insanı gerginliğe sürüklüyor ki sanki göğsünüzün üstüne kocaman bir taş yerlestirmisler gibi nefes almanızı engelliyor, genel olarak konu ve işleyişi de beğendim...
Tabi körlük kitabını okuduktan sonra biraz sönük kalıyor bu kitap ama yazar dili o kadar karmaşık ve güzel ki acaba o karmaşıklıktan dolayı mı güzel onu da tam oturtamama rağmen benim için tatmin edici idi, körlük kitabındaki karakterleri görmekte güzeldi...
Bir anda kör olan biri, daha sonra bir körlük salgını, hiç kimsenin adı yok, hiç kimsenin ada ihtiyacı da yok, devletin bu körleri bir yere yerleştirmesi, komün hayatının zorlukları, güçlülerin güçsüzleri ezmesi, kaos, kaos, kaos, hayvanlasan insanlar, ölümler ve bu dünyada görebilen tek insan... Beklentim çok yüksek değildi ama öyle bir dünya çıktı ki karşıma okuması hem güzel hem dehşet vericiydi, kitabın yazılış şekli de bu dünyaya çok uygundu, sanki bir monolog gibiydi, Nobel ödüllü kitaplar genelde hayal kırıklığı olur ama bu kitap onlardan değil... Not: filmi de çekilmiştir 2008 yapımı blindness (körlük)
Öncelikle kitabın sonu alışık olduğumuz polisiye kitaplarınki gibi değil bununla başlayalım, bazı eksik noktalar var, sanki bir kitabın orjinal metnini kısaltıp 400 sayfaya sığdırmışlar gibi onun dışında mazzanti için başarılı bir polisiye performansı daha, kendisi hiç bir kitabında hayal kırıklığına uğramadığım bir yazar..