Romanları 36 dile çevrildi. İsveç’ten Martin Beck ödülü, İngiltere’den CWA Altın Hançer ödülü, Fransa’dan Grand Prix de Mystere ve Caliber ödülleri, İskandinav bölgesi yazarlarına verilen Sırça Anahtar ödülü (2 kez) aldı.
Ülkemizde sadece bir kitabı (Sırlar Şehri, Sinemis Yayınları), filmi de çekilen detektif Erlendur serisinin üçüncü kitabı yayınlanmıştır.
Indiridason bir röportajında yazım stilini şöyle anlatıyor:
“Ben İskandinavya’dan gelen sosyal gerçekçilik üslubunda yazıyorum. Gençliğimde Maj Sjöwall ve Per Wahlöö’nün detektifi Martin Beck’in o muhteşem atmosfer ve polis gerçeğiyle dolu öykülerini okudum. Amerikan yazarları arasında Ed McBain beni çok etkilemiştir. Bu kitaplar sosyal gerçekçiydi. Ne patlayan bombalar, ne de çete savaşları… Sadece sizin benim gibi insanların başına gelenleri anlatıyorlardı. Bu benim eserime yansıdı, yazdıklarımda mutlak gerçekçi olmaya, gerçekten yaşayabilecek karakterleri anlatmaya çalışırım.”
Romanların çoğu geçmişte işlenen bir günahın bir tesadüfle ortaya çıkmasıyla başlıyor: İnşaat kazısında çıkan bir iskelet, bir bebeğin farkında olmadan kemirdiği insan kemiği, jeolojik sebeplerle seviyesi alçalan bir gölde ortaya çıkan bir kafatası…
Anlatılan hikayeler büyük bir duyarlık ve gerçekçi ayrıntılarla işlenmiş trajediler. Öyle ki...
daha fazla
Romanları 36 dile çevrildi. İsveç’ten Martin Beck ödülü, İngiltere’den CWA Altın Hançer ödülü, Fransa’dan Grand Prix de Mystere ve Caliber ödülleri, İskandinav bölgesi yazarlarına verilen Sırça Anahtar ödülü (2 kez) aldı.
Ülkemizde sadece bir kitabı (Sırlar Şehri, Sinemis Yayınları), filmi de çekilen detektif Erlendur serisinin üçüncü kitabı yayınlanmıştır.
Indiridason bir röportajında yazım stilini şöyle anlatıyor:
“Ben İskandinavya’dan gelen sosyal gerçekçilik üslubunda yazıyorum. Gençliğimde Maj Sjöwall ve Per Wahlöö’nün detektifi Martin Beck’in o muhteşem atmosfer ve polis gerçeğiyle dolu öykülerini okudum. Amerikan yazarları arasında Ed McBain beni çok etkilemiştir. Bu kitaplar sosyal gerçekçiydi. Ne patlayan bombalar, ne de çete savaşları… Sadece sizin benim gibi insanların başına gelenleri anlatıyorlardı. Bu benim eserime yansıdı, yazdıklarımda mutlak gerçekçi olmaya, gerçekten yaşayabilecek karakterleri anlatmaya çalışırım.”
Romanların çoğu geçmişte işlenen bir günahın bir tesadüfle ortaya çıkmasıyla başlıyor: İnşaat kazısında çıkan bir iskelet, bir bebeğin farkında olmadan kemirdiği insan kemiği, jeolojik sebeplerle seviyesi alçalan bir gölde ortaya çıkan bir kafatası…
Anlatılan hikayeler büyük bir duyarlık ve gerçekçi ayrıntılarla işlenmiş trajediler. Öyle ki bazan polisiye kurgunun nasıl gelişeceğini unutuyorsunuz, hikaye sizi boğazınızdan yakalayıp bırakmıyor:
Sadist bir kocadan hergün zulüm gören bir kadın ve çocuklarının sefaleti… Genetik bozukluğu olan cani ruhlu bir adamın yıllar önce işlediği bir suç… Yetenekli çocuğuna özel ilgi gösterip ona çocukluğunu yaşatmayan, ve diğer sıradan çocuğunu aşağılayan bir baba… İzlanda’ya evlenmek için getirilen Taylandlı kadınların kaderi ve onların ırkçılıktan zarar gören çocukları. … Gençlik aşkını siyasi bir ihanet sonucu kaybeden ve bu yüzden hayatı kayan bir genç…
Romanlarda polis kadrosu 3 kişi: Başkent Reykjavik emniyetinden Detektif Erlendur Sveinsson ve yardımcıları Sigurdur Oli and Elinborg. Bunlardan Sigurdur Oli 30 yaşlarında bir genç ve karısıyla birlikte problemli evliliklerini kurtarmaya çalışıyor. İçlerinde en dengeli olan Elinborg ise 40 yaşlarında, evli 3 çocuklu bir kadın. Mutfakla çok ilgili, polisliğin yanısıra yemek tarifi kitapları yazıyor.
daha az
Doğum Tarihi
28
Ocak 1961
Doğum Yeri
Reykjavik, İzlanda