doganozmurat,
ibrahim kafesoğlu isimli yazarın açıklamasını düzenledi
eski halini göster |
yeni halini göster |
değişimi göster
Türk milliyetçiliğinin, tarih ve kültürünün büyük adamı, emsalsiz yorumcusu, tarih ve kültür adamı Kafesoğlu, 1914 yılı Ocak ayında Burdur Tefenni’de doğmuştur. Babası Receb Bey Cihan savaşında Erzurum cephesinde şehit düşmüştür.
Annesi Hatice Hanım oğlunu büyük fedâkarlıklar pahasına yetiştirmiştir. Okulunu her yıl birincilikle bitirdi. Kafesoğlu dedesi Hacı Ahmed Ağa’nın yanında Tefenni İlkokulu’nu, İzmir Muallim Mektebi’ni bitirerek 1932’de Afyon’da hocalığa başlamıştır. 1936’da Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne girmiştir. Burada da çok değerli hocaların yanında 1940’da yüksek tahsilini tamamlamıştır. Doktorasını Macaristan’da yapmıştır. 1945’de yurda dönmüştür.
Üniversitelerimizin çeşitli kademelerinde binlerce öğrenci yetiştirdikten sonra, 18 Ağustos 1984’de İstanbul’a vefat etmiştir. Mekânı cennet olsun. Rahmetli hoca birçok dernek kurucusu olmuştur bunların en önemlisi diyebileceğimiz Türk Edebiyatı Cemiyeti’dir (Şimdiki Türk Edebiyatı Vakfı) Hocanın yazı yazdığı süreli yayınların miktarı bir hayli kabarıkdır. Eserlerine gelince bunları şöyle saya biliriz:
1- Macaristan Tarihi,
2- Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
3- Selçuklu Alesinin Menşei Hakkında,
4- Harzemşahlar Tarihi,
5- Türkler ve Medeniyet,
6- Malazgirt Meydan Muharebesi,
7- Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri,
8- Eski Türk Dini,
9- Selçuklu Tarihi,
10- Sultan Melikşah
11- Türk tarih ve Kültürü,
12- Tarih (Lise I ve II. sınıfları için),
13- Türk Millî Kültürü
14- Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri
15- Atatürk İlkeleri ve Dayandığı tarihî temeller
16- Türk-İslâm Sentezi.
Yayınlanacak pek çok eseri de henüz kitaplaşmamıştır.
“Türk Millî Kültürü” eserinden dolayı Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın büyük armağanını kazanmış ve yine aynı vakıf tarafından büyük kültür armağanını almıştır. Daha sonraları pek çok kültür armağanları almıştır.
KAFESOĞLU DİYOR Kİ:
Türk milliyetçiliğinin pozitif prensipleri:
1- Türkçe: Türk milliyetçiliğinde millî dilin ehemmiyetini belirttikten sonra: dört bin yıla varan zengin tarihimizin İslâm dışı ve İslâmî safhalarından şekil ve muhteva kazanan Türk dilinin milli kültürümüzün başlıca temsilcisi olarak korunması ve çağdaş medeniyetin ilmini, fikrini, felsefesini ifadeye muktedir bir kıvama getirilmesi Türk milliyetçiliğinin ana gayelerinden biridir. Burada korunması ve geliştirilmesi istenen Türkçe tabiatıyla mazinin eski, tarihe mâl olmuş Osmanlıcası olmadığı gibi, kavimlik devrinin kelimelerinden kurulu Türkçesi de değildir. Hele Türkçe’den başka her şey olan uydurmaca hiç değildir. Çünkü, ne ölmüş kelimeleri diriltmek, ne kullanılmaz hale gelmiş kelimeleri canlandırmak, ne de hiç kimsenin anlamadığı sun’i bir dil meydana getirmek mümkündür. Korunması ve geliştirilmesi gerekli Türkçe, dilin kendi kanunları içinde, son yarım asırlık fikri yenileşmemizle paralel olarak sadeleşen, zenginleşen, her vatandaşın konuştuğu, okuyup yazdığı Türkçe’dir. Türk milliyetçisi binlerce yıllık kültürümüzün maaddî-manevî değerlerini sinesinde saklayan millet dilini muhafaza ve müdafaada ilmin gösterdiği yoldan ayrılmayacak ve tabiatıyle, Türkçe’yi soysuzlaştırarak millî kültürü tahribe yönelen her teşebbüse karşı duracaktır.
2- Din: İnsanları kardeşlik hâlesi içinde kader birliğine sevk eden din Türk Milleti’nin tarihinde İslâmiyet olarak tecelli etmiştir. Bu itibarla Türk milliyetçisi islamiyeti daima muhterem tutmak mevkiindedir. Türk dilini zorlamalarla yıkmaya çalışan zihniyet dini de tahrip hedefi olarak almış, dindar insanı ve din temsilcilerini gülünç göstermeği âdeta alışkanlık haline getirmiştir. Değişmez lâiklik prensibi ışığında dinin tamamen bir vicdan meselesi bulunduğu şuurunda olarak Türk milliyetçisi, memleketimizdeki din aleyhtarlığı ile mücadeleyi büyük vazife sayar.
3- Tarih şuuru: Milletin varlığını devam ettiren, fertler arasındaki, mukadderatta iştirak duygusu ortak tarih şuuru ile beslenir. Mazinin kederli ve sevinçli binbir hâdisesi içinde beraberce yoğrulmuş olmak inancı, millet birliğini perçinleyen ve milletin topluca, ahenkli şekilde geleceğe yönelmesini sağlayan başlıca teminattır. Bu sebeple Türk milliyetçiliği milli tarih şuurunu prensiplerinden biri saymıştır. Türk milliyetçisi de insanlık mücadelesi ve kahramanlık destanları ile dolu Türk tarihinin zengin hatıralarını zihinlerde daima uyanık tutacak ve bu şuuru geliştirmeğe çalışacaktır.
4- Seciye ve ahlâk: Türklerin tarihten gelen ve asli hüviyetini kaybetmeyen bir seciyesi ve bu seciyenin fiili hayattaki belirtilerinden ibaret bir ahlaki davranışı vardır ki, Türk Milleti’ni başka topluluklardan ayıran bir karakter çizgisi olmuştur. “Küçüğü sevmek, büyüğü saymak” diye formüle edilebilecek olan Türk seciye ve ahlâkı eski devirlerde Türk alp’leri, İslâmî çağda Türk gazileri tarafından temsil edilmiştir. Beşerî duygularla donanmış Türk cengaverliği, hakseverlik ve hürriyetperverliğe dayanan Türk kahramanlığı bu ahlak ve seciyenin mahsulüdür. Sevgi ve saygıdan kaynak alan Türk ahlakının baba ocağına bağlılık, aile namusu üzerinde hassasiyet, kadına hürmet, vekar ve çalışkanlık gibi vasıflarını daha da yükseltmek ve sağlamlaştırmak Türk milliyetçisinin ehemmiyetle dikkate alacağı hususlar olacaktır. Burada, dile ve dine taarruz edenlerin Türk ahlakına saldırmaktan geri durmadıkları hatırlanırsa, milli ahlak ve seciye mefhumunun ifade ettiği mana daha iyi anlaşılır.
Türk milliyetçiliğinin, tarih ve kültürünün büyük adamı, emsalsiz yorumcusu, tarih ve kültür adamı Kafesoğlu, 1914 yılı Ocak ayında Burdur Tefenni’de doğmuştur. Babası Receb Bey Cihan savaşında Erzurum cephesinde şehit düşmüştür.
Annesi Hatice Hanım oğlunu büyük fedâkarlıklar pahasına yetiştirmiştir. Okulunu her yıl birincilikle bitirdi. Kafesoğlu dedesi Hacı Ahmed Ağa’nın yanında Tefenni İlkokulu’nu, İzmir Muallim Mektebi’ni bitirerek 1932’de Afyon’da hocalığa başlamıştır. 1936’da Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ne girmiştir. Burada da çok değerli hocaların yanında 1940’da yüksek tahsilini tamamlamıştır. Doktorasını Macaristan’da yapmıştır. 1945’de yurda dönmüştür.
Üniversitelerimizin çeşitli kademelerinde binlerce öğrenci yetiştirdikten sonra, 18 Ağustos 1984’de İstanbul’a vefat etmiştir. Mekânı cennet olsun. Rahmetli hoca birçok dernek kurucusu olmuştur bunların en önemlisi diyebileceğimiz Türk Edebiyatı Cemiyeti’dir (Şimdiki Türk Edebiyatı Vakfı) Hocanın yazı yazdığı süreli yayınların miktarı bir hayli kabarıkdır. Eserlerine gelince bunları şöyle saya biliriz:
1- Macaristan Tarihi,
2- Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu,
3- Selçuklu Alesinin Menşei Hakkında,
4- Harzemşahlar Tarihi,
5- Türkler ve Medeniyet,
6- Malazgirt Meydan Muharebesi,
7- Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri,
8- Eski Türk Dini,
9- Selçuklu Tarihi,
10- Sultan Melikşah
11- Türk tarih ve Kültürü,
12- Tarih (Lise I ve II. sınıfları için),
13- Türk Millî Kültürü
14- Kutadgu Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri
15- Atatürk İlkeleri ve Dayandığı tarihî temeller
16- Türk-İslâm Sentezi.
Yayınlanacak pek çok eseri de henüz kitaplaşmamıştır.
“Türk Millî Kültürü” eserinden dolayı Türkiye Millî Kültür Vakfı’nın büyük armağanını kazanmış ve yine aynı vakıf tarafından büyük kültür armağanını almıştır. Daha sonraları pek çok kültür armağanları almıştır.
KAFESOĞLU DİYOR Kİ:
Türk milliyetçiliğinin pozitif prensipleri:
1- Türkçe: Türk milliyetçiliğinde millî dilin ehemmiyetini belirttikten sonra: dört bin yıla varan zengin tarihimizin İslâm dışı ve İslâmî safhalarından şekil ve muhteva kazanan Türk dilinin milli kültürümüzün başlıca temsilcisi olarak korunması ve çağdaş medeniyetin ilmini, fikrini, felsefesini ifadeye muktedir bir kıvama getirilmesi Türk milliyetçiliğinin ana gayelerinden biridir. Burada korunması ve geliştirilmesi istenen Türkçe tabiatıyla mazinin eski, tarihe mâl olmuş Osmanlıcası olmadığı gibi, kavimlik devrinin kelimelerinden kurulu Türkçesi de değildir. Hele Türkçe’den başka her şey olan uydurmaca hiç değildir. Çünkü, ne ölmüş kelimeleri diriltmek, ne kullanılmaz hale gelmiş kelimeleri canlandırmak, ne de hiç kimsenin anlamadığı sun’i bir dil meydana getirmek mümkündür. Korunması ve geliştirilmesi gerekli Türkçe, dilin kendi kanunları içinde, son yarım asırlık fikri yenileşmemizle paralel olarak sadeleşen, zenginleşen, her vatandaşın konuştuğu, okuyup yazdığı Türkçe’dir. Türk milliyetçisi binlerce yıllık kültürümüzün maaddî-manevî değerlerini sinesinde saklayan millet dilini muhafaza ve müdafaada ilmin gösterdiği yoldan ayrılmayacak ve tabiatıyle, Türkçe’yi soysuzlaştırarak millî kültürü tahribe yönelen her teşebbüse karşı duracaktır.
2- Din: İnsanları kardeşlik hâlesi içinde kader birliğine sevk eden din Türk Milleti’nin tarihinde İslâmiyet olarak tecelli etmiştir. Bu itibarla Türk milliyetçisi islamiyeti daima muhterem tutmak mevkiindedir. Türk dilini zorlamalarla yıkmaya çalışan zihniyet dini de tahrip hedefi olarak almış, dindar insanı ve din temsilcilerini gülünç göstermeği âdeta alışkanlık haline getirmiştir. Değişmez lâiklik prensibi ışığında dinin tamamen bir vicdan meselesi bulunduğu şuurunda olarak Türk milliyetçisi, memleketimizdeki din aleyhtarlığı ile mücadeleyi büyük vazife sayar.
3- Tarih şuuru: Milletin varlığını devam ettiren, fertler arasındaki, mukadderatta iştirak duygusu ortak tarih şuuru ile beslenir. Mazinin kederli ve sevinçli binbir hâdisesi içinde beraberce yoğrulmuş olmak inancı, millet birliğini perçinleyen ve milletin topluca, ahenkli şekilde geleceğe yönelmesini sağlayan başlıca teminattır. Bu sebeple Türk milliyetçiliği milli tarih şuurunu prensiplerinden biri saymıştır. Türk milliyetçisi de insanlık mücadelesi ve kahramanlık destanları ile dolu Türk tarihinin zengin hatıralarını zihinlerde daima uyanık tutacak ve bu şuuru geliştirmeğe çalışacaktır.
4- Seciye ve ahlâk: Türklerin tarihten gelen ve asli hüviyetini kaybetmeyen bir seciyesi ve bu seciyenin fiili hayattaki belirtilerinden ibaret bir ahlaki davranışı vardır ki, Türk Milleti’ni başka topluluklardan ayıran bir karakter çizgisi olmuştur. “Küçüğü sevmek, büyüğü saymak” diye formüle edilebilecek olan Türk seciye ve ahlâkı eski devirlerde Türk alp’leri, İslâmî çağda Türk gazileri tarafından temsil edilmiştir. Beşerî duygularla donanmış Türk cengaverliği, hakseverlik ve hürriyetperverliğe dayanan Türk kahramanlığı bu ahlak ve seciyenin mahsulüdür. Sevgi ve saygıdan kaynak alan Türk ahlakının baba ocağına bağlılık, aile namusu üzerinde hassasiyet, kadına hürmet, vekar ve çalışkanlık gibi vasıflarını daha da yükseltmek ve sağlamlaştırmak Türk milliyetçisinin ehemmiyetle dikkate alacağı hususlar olacaktır. Burada, dile ve dine taarruz edenlerin Türk ahlakına saldırmaktan geri durmadıkları hatırlanırsa, milli ahlak ve seciye mefhumunun ifade ettiği mana daha iyi anlaşılır.