https://illekitap.blogspot.com/2020/06/ana-johns-atesboceginin-sarks.html
Arkadya Kitap'ın en yeni kitabı Ateşböceğinin Şarkısı bu sefer bizlere Asya Kültürünü daha doğrusu direk lokasyon vermek gerekirse Japon kültürüne götürüyor.
Yine yürek burkan, yüreklere dokunan, dramatik ama bir o kadar da umut dolu, iki gencin yüreğinde hiç dinmeyen bir sevdayı okurlarının önüne sunarken bir kızın babasını ve geçmişini tanımasının hikayesini de sunuyor.
Öncelikle söylemeliyim ki kitabın kapak tasarımı çok güzel, tam bu hikayeye göreydi ve inanılmaz hoşuma gitti.
Kitabın konusuna değinmek gerekirse; Tori, babasının kansere karşı savaşını kaybetmesini izlerken babasının geçmişine dair bulduğu mektup bütün hayatını değiştirir. Babasının da isteğiyle mektubu okuyan Tori, babasının annesi ile tanışmadan önceki hayatının detaylarını öğrenmek için araştırmaya başlıyor... Babasının geçmişinde on yedi yaşındayken katıldığı donanma ile Japonya'ya giden orada yaşıtı bir Japon kıza aşık olacağı ve onunla yarım kalmış bir aşkı olacağını öğreniyor. Dahası orada yaşananları o kadın, Japon kadını, Naoko tarafından öğreniyor.. yaşanan mutlulukları, heyecanları, aşkı, acıları ve kaybedişleriyle yürek burkan hikaye aslında Tori'nin de babasıyla yarım kalmış hikayesini tamamlamasını sağlıyor...
Hikayesi çok güzeldi kitabın, yürek burktuğu doğru. Her ne kadar başlarda yavaş gittiğini düşünsem de sonradan olayların gidiş yönü merakımı uyandırdı ve sonunda da yürek burksa da çok güzel bir şekil sonlandı.
Öncelikle Naoko'nun o sonunda ve Hajimi ile mutlu olamamasının tek nedeni babasının ve büyükannesinin bencilce düşünceleri, insanlara bakış açıları olduğunu düşünüyorum. Kızın sevmiş, heyecanlanmış değil mi? Arkasında olsanıza... yok efendim itibarımız, yok efendim kardeşlerinin geleceği, şirketimizin sonu falan filan... tabi bir de o dönemin halkının düşünce yapısı...
Bazı düşünce yapılarının insanların nasıl da sonunu getirdiğini okumak üzücüydü.
Kitabın bence en hüzün veren kısmı da Doğumevi'nde olanlardı...
Naoko'nun aslında verdiği savaş çok daha kötüydü. Hayatta kalma savaşı, çocuğu için yapmak istedikleri, yine de babasından medet umması ve Hajimi'ye dair inancını hiç yitirmemesi... Naoko cidden çok güçlü ve zeki bir kadın olduğunu gösterdi. Belki de birçok kadının pes edeceği yerlerde savaşması gücünün göstermesiydi.
İtiraf etmem gerekirse; Satoshi'ydi... böyle bir adam olmasını beklemedim. Ama sanırım böylesine bir iyi adam olması da Naoko'nun mutluluğu hak ettiğinin göstergesiydi.
Kitabı okurken her ne kadar hüzünlensem de beni ağlatan tek bir detay vardı. O da Tori'nin kız kardeşiyle ilgili öğrendiği gerçeğin saklığı olduğu kısımlardı. Cidden sadece o kısımda ağladım ve bunu beklemiyordum...
Yani böyle bir kitaba ne denir bilemiyorum, geçmişte böyle örneklerin çok olduğu bir gerçek ama acımasız olanlar detaylarda gerçek... doğan bebeklere ucube gibi davranılması, melezlerin dışlanması... şu dönemde bunları pek önemsemiyor olabiliriz ama o dönemlerde... acı gerçekler cidden...
Güzeldi ve severek okuduğum bir Arkadya kitabı oldu. Bu tür kitapları okumak herkesin tarzı değildir bu yüzden historical fiction severlere tavsiye ederim.