Maksim Gorki hayatını anlattığı üçlü serinin bu son kitabında artık büyümüş, Kazan'ın yolunu tutmuş üniversite için yollara çıkıyor. Yoksulluk, yaşadığı zorlukların üzerine bir de anneannesinin vefatı da eklenince taşınması zor bir yükle ayakta kalmanın mücadelesini verirken; üniversite yerine de fırın işçiliği yaparak hem hayatını idame ettiriyor, hem de devrimci işçilerle tanışarak hayatını üniversite yapıyor!
"Halktan söz edildiğinde üzülerek, kendime bir güvensizlik duyarak, benim bu konuda bu insanların düşündükleri gibi düşünemeyeceğimi hissediyordum. Onlar için halk; mantığın, ruh güzelliğinin, temiz yürekliliğin, neredeyse tanrısallığın ta kendisiydi; halk her türlü güzelliğin, adaletin, yüce dürüstlüğün özünü içinde bulunduruyordu. Oysa ben öyle bir halk görmemiştim. Marangozlar, hamallar, taş ustaları tanımıştım ben; Yakov'u, Osip'i, Grigori'yi tanımıştım, oysa burada bambaşka bir yerlere koyuyorlardı, onun iradesine bağlı olduklarını söylüyorlardı. Bana öyle geliyordu ki, asıl bu insanlardaydı ve onların içinde yanmaktaydı düşüncenin güzelliği de, gücü de... Hayata insan sevgisinin içten iradesi ve yeni bazı yasalara göre onu yaratmasının özgürlüğü de..."