Gerçekten diktatörlüğü mükemmel bir biçimde tasvir eden, demokrasinin önemini demokratik olmayan bir ortamla tasvir eden mükemmel bir eser. Özellikle sahte düşmanlar yaratmak; zihnin ele geçirilebileceği, dün, bugün ve yarına sahip olunabileceğini, gerçeğin ne kadar kolay yozlaştırılabileceğini ancak bu yoz durumun ne kadar zor ve hatta imkansız farkedileceğini anlatır. Çocukların dahi ailerini ispiyonlayacak kadar politize olduğu, cinselliğin bastırılarak bu sayede meydana gelen sinir ve öfkenin siyasi amaçlarla nasıl kullanıldığını iyi çok mükemmel bir biçimde anlatır. Burada umuda, aşka yer yoktur. Ne verilirse odur. Ancak yine de halka, parti üyesi olmayan sıradan kesime duyulan bir umut vardır. Gerçek(!) bakanlığı, sevgi bakanlığı(!), düşünce takibi ve düşünce polisi vardır. tek tipleşmek vardır. lidere tapma zorunluluğu vardır. Gerçek bakanlığındaki şu laflar bile aslında bu uzun anlatımın çok gereksiz olduğunu ortaya koyar:1) Savaş, barıştır.2) Cehalet, güçtür. 3) Özgürlük, esarettir. Özetle zihnimize sahip çıkalım, tarihe ve olaylara, demokrasiye, hak ve hürriyetlere.... Devlet ne insana zulmetmek için vardır, ne insanı sömürmek için. İnsanın devleti korumak gibi bir yükümlülüğü olmamalı ve fakat devlet yurttaşları korumalı ki yurttaşlar da ona sahip çıksın, benimsesin. Bu ise asgari yaşam şartlarının düzeltilmesiyle, sosyal hakların gereği gbi verilmesi ile, yoksulluktan kurtarmasıyla olur. Belki devlet biribirlerin kurdu olan insanların yine birbirlerine karşı güvencesidir. Ne var ki devlet de insanlardan oluşur hem de meşru şiddet tekeline sahip olarak bu halde ne olacak??? Boyun eğmeme hakkı ameriken ve fransız ihtallerinde benimsenmiştir. ama nereye ve ne zaman kadar. sonra yine yozlaşma başlayacak nereye ve ne zaman kadar...