Çok beğendim. Günlerce düşündüm kahramanlarını, yani o denli içim acıdı,gözyaşım bile aktı.Bu denli güzeldi.
Vera’nın yaşadığı dönem 1930’ lu yıllar. Dünyanın zulmetle kavrulduğu acı dönem. Bugünün yoksulluğuna rahmet okutacak eksik hayatlar. Zulm ve adaletsizliğin had safhada olduğu zalim bir dünya.
Yoksul bir aileden gelen ve karnını doyurmak için çalışmak zorunda kalan masum,temiz ve kanaatkar VERA. Yüreğinin değil, arkadaşının zorla götürdüğü bir eğlenceye gider, orada hayatının prensi Charles’le karşılaşır ve aşkının esiri olur. Aslında Charles VERA ile evlenmeyi istemektedir, hatta kararlıdır, fakat Prens ‘ in ailesinin tutumuna karşı koyamayan Vera’nın da etkisiyle bu evlilik gerçekleşemez ve aşkın ürünü DANİEL babasından habersiz, bin bir güçlükle doğar. Kendi karnını zor doyuran Vera, arkadaşlarının da yardımıyla, geçici işlerde çalışarak DANİEL’ i büyütmeye çalışmaktadır…
O yıl Daniel üç yaşına gelmiştir ve 80 ila 100 yılda bir görülen “MAYIS AYI KAR” yağışı gerçekleşir ve böğürtlen çiçeklerinin üzeri karlarla kaplanır, hayat şartları iyice zorlaşır ve Vera yavrusuna verecek kuru bir dilim ekmek bile bulamaz hale gelir. Temizlik işlerini yaptığı otelde tekrar işe başladığı gece, Daniel’i evde yarı aç ve tek başına bırakıp gitmek zorunda kalmıştır. Ancak eve döndüğünde VERA, dünyasını darmadağan eden olayla karşılaşır. DANİEL evde yoktur, keder içinde evden dışarı fırlar, az ileride çok sevdiği oyuncağı bez ayı, karlar üzerindedir, ama Daniel’ den en ufak bir iz yoktur.
Artık hayat öylesine zordur ki, bıçak kemiğe dayanmıştır ve VERA rüyasında görse inanmayacağı bir yaşamın içine dalar, ama ruhu hep temiz ve masum kalmaktan yanadır.
Ve kader O’ nu tekrar Charles’in kapısına bırakır……
Aradan seksen yıl geçmiştir, yine Böğürtlen çiçeklerinin açtığı bir Mayıs ayında umulmadık bir anda şiddetli kar yağmaya başlar. Kentin önemli gazetelerinden birinin Editörü yazılacak konu arayışındayken gazetenin sahibinin gelini ve iyi bir muhabiri olan CLAiRE’ i, “ BÖĞÜRTLEN KIŞI” adı verilen bu enteresan doğa olayı hakkında bir yazı yazması için görevlendirir. Bundan tam bir yıl önce; yolda yürüyüş yaptığı esnada kaza geçirerek karnındaki 8 aylık bebeğini kaybetmesinin ardından hayata adeta küsen ve çok severek evlendiği kocasıyla arası bozulan Claire bu konuyu yazmak istemez ama, görev icabı kabul etmek zorunda kalır ve araştırma yapmaya başlar.
İnternette Böğürtlen Kışı hakkında araştırma yaparken Polis kayıtlarında; 80 yıl önce tam da bugünlerde VERA’nın kaybolan çocuğu Daniel ile ilgili yarım kalmış bir haberi okur. Kendisi de bir yıl önce kucağına almaya hazırlandığı yavrusunu kaybetmiştir, acı çekmektedir, bu nedenle VERA’yı çok daha iyi anlar ve hüzün içinde olayı araştırmaya başlar.
Karşısına çıkan gerçekler, acı sürprizler CLAİRE’ i derinden etkilemektedir, araştırmadan vazgeçmek ister, ama artık dönülmez bir noktaya gelmiştir. En ince detayına kadar olayı irdelemeye başlar. Aynı zamanda kocasının eski sevgilisiyle yeniden başlayan ilişkisi ile sarsılmaktadır.
Olaylar acı-tatlı sürprizler eşliğinde bir bir çözülmeye başlar; gerçekler ortaya çıktıkça “kah mutluluk, kah hüzün” ruhları darmadağın etmektedir..
Bakalım CLAİRE kocasını, Kocası Claire ‘yi ve hepsinden önemlisi Claire kendisini affedebilecek midir?
Sevgi ile yapılmış bu evlilik mutluluğa kavuşacak mı ve kendisiyle özdeşleştirdiği Vera’ nın ruhu huzura erecek midir?
GÜNÜMÜZÜN LÜKS,HIRS VE BEDBİN TÜKETİCİLİĞİNİN ÇARKINA TAKILMIŞ DUYGUSUZ ANNELERİNE İTHAF EDİLESİ MUHTEŞEM BİR ÖYKÜ “BÖĞÜRTLEN KIŞI”
Göz yaşlarımla ıslanan sayfalar nemli kaldı kitapta…