Kitabın henüz başlarında gerek konuşma dili tarzındaki yazım türü gerekse de karakterin kopukluğundan ötürü aklıma ilk gelen, Holden'ın biraz daha büyüyünce Otomatik Portakal'ın Alex'i olmuş olabileceğiydi. Gerçekten esin verdiyse hiç şaşırmam şahsen.
İnsanoğlunun bitmek bilmez arayışına güzel bir örnek. Hepimizin içine var olan o boşluğa lise çağındaki bir veledin gözünden çarpıcı bir bakış atılmış. Bugüne göre yeni bir şey söylemiyor olabilir. Hatta karakterin zengin çocuğu olmasından girilip "rahat batıyor"a kadar gidilebilir. Ama bu tür eserleri yazıldıkları dönem şartları dahilinde değerlendirmeyi unutmamak gerek. Dolayısıyla bir klasik değerinde olmayabilir ama 50'lerin tutucu Amerikası için cesur bir çıkış.