Bazı okuduğum romanlar ben de oldukça derin etkiler bıraktığında onlara yorum yazma konusunda sıkıntıya düşüyorum.Kısa zaman içinde okuduğum ve bu şekilde etkilendiğim birkaç romandan birisi de cehennem oldu.Dan Brown'un hemen hemen bütün romanlarını okudum.Kalemine ve kurgu zekasına hep hayranlık duydum.Ama son demlerde Hristiyanlık propagandasını abartmasından dolayı biraz uzak durmaya çalışıyordum.Bu nedenle cehennem'i almış olmama rağmen okumamak için direnmiştim.Okuduktan sonra ise kendime çok kızdım. Çünkü Brown bu kez kendini aşmış.Araştırma ekibini de kendisi ile birlikte tebrik etmekten kendimi alamadım.O denli sanat tarihi ve beraberinde terminoloji yüklü bir roman olmasına rağmen hiçbir anında bunalmadan okudum. Dante'ye Gabriel serisi ile duymaya başladığım merak ve ilgi tavan yaptı. Boticelli'nin eserlerine daha bir alıcı gözüyle bakar oldum. İstanbul'daki baş yapıtları karış karış gezmiş olmama rağmen kendimi bir Türk olarak eksik hissettim.
Bendeki bu etkileri yaratmanın dışında matruşka vari bir iç içe geçmişlikle sarılmış kurgunun son buluşunda yaşadığım duygu ise beni yorum yapmaktan alıkoyan yandı. Hiçbir zaman komplo teorileri üreten ya da bu yöndeki konuşmalara itibar eden birisi olmamışımdır. Ama bence bu kitabın içeriği bir kurgu değil!!! Okuyun, sonundaki olaylara bir göz atın ve sonra şöyle sadece yakın çevrenizi bir düşünün. Burada spoiler vermek istememe rağmen yine de düşüncemi belirtmeden geçemeyeceğim. Sizce de neredeyse tarihi belirli bir dönemden itibaren toplumumuzda sebepsiz yere bu sıkıntıyı yaşayan insanlar çoğalmadı mı?? Ve hepsi de genç sağlıklı insanlar???Düşünün lütfen.