Çilek Mevsimi hakkında büyük övgüler duyduğum bir kitaptı. Kitabın kalınlığı gözümü biraz korkutsa da hangi ara başladım, hangi ara yarına geldim, hangi ara bitirdim anlamadım. Kalemi oldukça akıcı bir yazar. Geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki olay atlamaları büyük ölçüde heyecanı dorukta tutuyor ki ben Yağız’ın geçmişini oldukça merak ediyordum.
Mira ve Yağız, Mira’nın Toz Pembe adlı kafesindeki karşılaşmaları sonrasında birbirlerine görünmez bağlar ile bağlanmışlardır. Yağız, geçmişi yüzünden sevdiği kadına bağlanmak istemese de nihayetinde duygularına karşı koyamıyor. Asıl hikayeleri bu değil tabi ki. Yağız, Mira’yı terk etmek zorunda kalıyor, asıl olaylar ise o geri döndüğünde başlıyor. Tabi aylar öncesinde terk ettiği kadın, oldukça değişmiş bir halde karşısına çıkıyor.
Geçmişte yaşanan olaylar ve kitabın şimdiki zamanında yaşananlar ilmek gibi birbirlerine bağlanmış ve bütünlüğünü tamamlamışlar bence. Belki de kronolojik sırayla yer verilseydi o kadar da heyecanlı olmazdı. Yağız… Bu adam hakkında ben ne söylesem az. Okuyup kendiniz görün. Demir’den sonra Yağız gibi bir erkeği okumak ilaç gibi geliyor insana. Adı geçmişken, hala kendilerinin yaptığını unutamadım. Burcu ve o da kitapta yer alan karakterlerden ki kitapta karakterlerimizin aile üyeleri sıkça karşımıza çıkıyorlar. Her birini ayrı ayrı sevdim. Özellikle Yağız’ın arkadaşları Sidar ve Kuzgun ise kitabın artılarından tabi : ) Kuzgun’un bir kitabı olacak mı çok merak ediyorum, umarım olur. Erim’in anlatıldığı sahnelerde tutup onu mıncırasım geldi. Ve o çilekli tartın ad geçtiği her sayfa… Şeytan diyor kitabın arkasında yer alan tarifi kalk yap ama üşeniyorum maalesef.
Türk yazarların yazdığı aşk romanlarının güzel bir örneği Çilek Mevsimi. Kalp kırıklığı, özlem, tutku ve en önemlisi aşkın her sayfada karşımıza çıktığı bir kitap.