İnsanın, modern hayatın eline düşmeden, basit bir şekilde yaşayarak hayatını sürdürebileceğini detaylarıyla anlatıyor. Bunu, Walden'in kenarında kendi yaptığı kulübesinde, kendi meyve/sebzesini yetiştirerek, avlanarak sağlıyor. Doğayı en ince detaylarıyla anlatıyor. Totalitar kurum ve düzenlerin insan hayatına etkisini reddedip, kendi arzu ettiği hayatı yaşıyor.
"İnsanların çoğu, nispeten bağımsız yaşanan bu ülkede bile, yalnızca cehalet ve yanılgıları yüzünden, hayatın ilgi gösterilecek sahte alanları ve aşırı ağır işleriyle o denli meşguller ki, daha güzel meyvelerini toplayamıyorlar."
"Uygar insanların uğraşları ilkel insanlarınkinden daha değerli değilse, o, ömrünün büyük bir kısmında yalnızca temel gereksinimlerini karşılamak ve rahatlığa kavuşmak için harcıyorsa, neden ilkel insanın çadırından daha iyi bir barınağı olsun ki?"
İnsan, toplum, yaşam üzerine derinlemesine, bazen ağır yorumlarda bulunuyor. Ama her düşüncesinin mantıklı bir savunması mevcut.
"Yaşamın lüks ve konforu diyebileceğimiz çoğu şey zorunlu olmamakla kalmıyor aynı zamanda insanlığın yücelmesinin önünde birer teşkil ediyorlar. Lüks ve konfor söz konusu olduğunda, en akıllılar öteden beri yoksullardan daha sade ve basit hayat sürmüşlerdir."
"Akıllı insanların değerli bir şeyi mutlaka yaşayarak öğrendiklerini hiç sanmıyorum. Yaşlıların gençlere verebilecekleri değerli bir öğütleri gerçekten yoktur."
Kitabın sonundaki sivil itaatsizlik makalesinde devlet ve yönetime eleştiriler getiriyor.
"Neyin doğru neyin yanlış olduğuna çoğunluğun değil de vicdanın karar verdiği bir yönetim olamaz mı?"
Ayrıca o bilinen cümlesi de bu kitapta geçiyor.
"Bana aşk, para, şöhret değil, gerçeği verin."