Lütfen giriş yapınız.

Gölge - Doğa Ana

10 puan

https://illekitap.blogspot.com/2020/02/oyku-odabas-golge-doga-ana-golge-serisi.html

Türk yazarların fantastik öykülerde oldukça başarılı olduğunu hep söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. Şimdiye kadar okuduğum Türk yazarlardan fantastik kurgular sonucunda aslında cesaret edip yazsalar aslında çok güzel dünyalar oluşturuklarını ve yabancı yazarlar kadar iyi olduklarını göreceklerini hep savunmaya devam edeceğim.

İlk denemesi olmasına rağmen Öykü Odabaş'ta fantastik aşk yazan bir yazar olarak muhteşem bir kurgu oluşturduğu değişmez bir gerçek. Akıcı, sürükleyici, okuru sıkmayan, boğmayan ve su gibi akan güzel bir dünya yaratmış. Bu konuda kendisini tebrik ediyorum.

Kitabı kurgusu, küçük yeğenine annelik yaparak hayatını idare etmeye çalışan River, üniversite asistan olarak çalışırken bir gece tanık olmaması gereken bir ava tanık olup başını belaya soktuğunda onun hayatını kurtaran Auron ile tanışması hayatını tepe taklak yaparak ciddi bir dönüşüme çevirir. Önce Auron'un nasıl bir canlı olduğunu çözmeye çalışırken onun ailesi ve gizemlerin altında olan onlarda sır ve dünya River'ın hayatını değiştirerek büyük bir karmaşanın içerisine sokar. River, tam Auron'ın anlattığı dünyaya alışmasıyla ve Auron'a karşı hissettiği duyguları kabullenmesiyle tam her şey yoluna girmişken çok daha büyük bir sır ortaya çıkarak geçmişin savaşını günümüze getirir. Artık aydınlık ve karanlığın savaşı başlamış ve Doğa Ana kendine yeni bir kişi seçmiştir.

Kitabın bir seri olduğunu kitabı okuyup da son sözü okuyana kadar bilmiyordum ve açıkçası seri olasına sevinip bu kurguyu bir süre daha okuyacağıma sevinmekle serinin devamını merakla bekleyecek olmamdan dolayı üzülsem mi bilemedim. Evet kitap bir seri kitap tam olarak yarım kalmasa da savaşın başladığı imajını verirken teknik olarak mutlu bir şekilde bitiriyordu.

Öncelikle River'ın yeğenine Tim'e annelik yapması, hayatını ona göre ayarlaması falan çok tatlıydı. Açıkçası Tim'i zaman zaman mıncırarak sevesim geldi.

Auron'u ise, sevdim ama cidden sevdim. Ne istediğini bilmesi, sevdiğini kabullenmesi ve ne olursa olsun yanında olacağını söylemesi çok iyiydi. Genelde inkar seviyesi sonrasında kabulleneme ardından kabullenme aşamasına alışık olunca böyle direk baba yiğit davranıp kabullenmesi takdirimi kazandı.

Auron'un ailesindeki kişilerin iletişimleri falan çok güzeldi. Alex'i itiraf ediyorum en başından sevdim ve sonunda gerçek kişiliğindeki gerçeklerden sonra neden sevdiğimi anladım ;)

Kitaptaki gölgeler, isimsizler, vahşiler falan o kadar güzel kurgulanmıştı ki havada kalan bir şey yoktu ve her şey yerli yerine oturmuştu. Normalde fantastik kurgularda bu önemli bir şeydir çünkü sadece yazarın aklındaki kurguyu okuyoruz ve bir şeyler havada kalması ya da eksik olması kurguya adapte olmamızı engelliyor bu yönden yeterince güçlüydü.

River'ın evinin bahçesinde oluşan değişimler falan resmen kurgunun gidişatının habercisiymiş.

Arthur'lu olan sahneleri aslında abartı bulmakla olması gerekiyor arasında kaldığımı itiraf etmeliyim ama River'ın seçimi çok iyiydi.

Kitabın bazı detaylarında kurguya espri katarcasına yazılmasını da çok sevdiğimi söylemeliyim. Hani River ve Auron'un duyguları konusundaki kısımlarda :)

Kitabın sonunda ortaya çıkan Prens'ten şüphelenmekle şüphelenmemek arasında gidip geliyorum ama sanırım iç yüzünü bir sonraki kitapta göreceğim.

Çok fazla uzatmadan yorumumu bitirirken kitabın mitolojik karakterlere değindiğini ve cidden çok güzel bir fantastik kurgu olduğunu söylemeliyim. Özellikle zaman zaman Jennifer Armentrout'un kurgularındaki gibi olduğunu düşündüm. Direk konuya giren, olayları gösteren, inkar etmeyen ve kabullenen karakterleri yazıyor biliyorsunuz ki ve bu kitapta da bunu hissetmek çok hoşuma gitti.

Bence bir şans verip denemelisiniz. Ben sevdim fantastik aşk okumayı sevenlerin de seveceğini düşünüyorum.

Yorumlar
« geri ileri »

0 ile 0 arası yorum gösteriliyor, toplam 0 yorum.
Yorum yazılmamış.
« geri ileri »