http://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/02/gozlerindeki-canavar-monster-in-his.html
Bu seri türündeki efsaneler arasında yer alıyor kesinlikle.
Bir kere aşkını bulduktan sonra değişen bir adamı okumuyoruz. Ignazio Vitale, değişimin uğrayacağı en son insan.
Kitabı ikinci defa okuyorum. Buna rağmen ne sıkıldım, ne heyecanım kaçtı, ne de olumsuz başka bir şey oldu.
Karissa, hayatı boyunca paranoyak olan bir anne ve oda arkadaşı dışında çevresinde hiç kimse olmayan yalnız biridir. Bu yüzden Ignazio Vitale gibi güçlü, çekici, karşı konulamaz cazibesi olan bir adama karşı koyamadan kendini onun kollarına bilerek ve isteyerek bırakıyor. Ignazio, Karissa haricinde kimseye izin vermediği hitapla Naz, elbette ki peri masalının başkahramanı gibi görünse de aslında işler hiç de öyle değil.
Öncelikli olarak karakterler arasında yaklaşık yirmi yaş bir fark var. Bu normalde beni rahatsız ederdi ama bu kitapta yazar aradaki farkı belirtmese hissedilmeyecek bir tarzdaydı.
Ignazio karakteri kesinlikle liginde en önde olanlardan. Yaydığı tehlikeyi buram buram hissediyorsunuz. İçinde her şeyi barındıran bir karakterdi. Nefreti de aşkı da tam anlamıyla yaşıyordu.
Karissa'nın içindeki duygu fırtınasını çok iyi anlatmış yazar. Onu hem seviyor hem de nefret ediyor. Ve Naz'ın tam tersine iki duygu yüzünden de acı çekiyor ve işin içinden de nasıl çıkacağını bilmiyor.
Bu nefretin sebebi ise, yaşananların bir peri masalı değil de korku hikayesi olduğunun ortaya çıkması ardından gelenler
İlk okuduğumda Karissa'nın arkadaşı Melody karakterini pek sevmemiştim ama fikrim değişti. Eğlenceliydi onun olduğu kısımlar özellikle diğer kitaplarda. Tabi hala fazla uçuk biri olduğunu düşünüyorum.
Sürükleyiciliğini bir an olsun kaybetmeyen, akıcı ve sizi kendine zincirlerle bağlayacak tarzda bir kitap Gözlerindeki Canavar. Serinin devamı da aynı şekilde. En iyisi siz hepsini birden alın ilki bittikten sonra ikincisine uçarak geçmek istiyorsunuz çünkü.
Parmağı kez daha omurgamı takip ederek belime kadar indikten sonra yön değiştirdi. Sıcak tenimde şekiller çizip motifler oluşturarak bütün sırtımı keşfetmeye başladı. Sanki ben canlı bir tuvaldim, o ise bir ressamdı.
Kendimle mücadele ediyor olmama rağmen merakım galip geldi; ne çizdiğini öğrenmek istiyordum. Rastgele yapılan anlamsız çizimler gibi geliyordu ama bu adamı tanıyordum. Yaptığı her şeyin bir nedeni vardı. Her çılgınlığının haklı bir gerekçesi, ağzından çıkan her kelimenin bir anlamı, her davranışının bir amacı vardı.
Ve bu genellikle iyi bir şey olmuyordu.
Gözlerimi sımsıkı kapatarak sırtımda dans edercesine dolanan parmağının hareketlerinden bir anlam çıkarmaya çalıştım.
Bir zamanlar vaat ettiği muhteşem hayatın resmini çizerek yalanlarını derimin altına mı sızdırmaya çalışıyordu? Her şeyin daha iyi olacağına yemin ettiği bir aşk mektubumu yazıyordu?
Belki de fidye mektubu yazıyordu.
Keşke etimden söküp alabileceğim bir ip çiziyor olsaydı da onu asmak için kullanabilseydim. Bunu hak ettiğinden emindim.
Daireler ve kavisler yaparak parmağını kaldırmadan çizdiği izlere dikkat edip nihayet şeklin ne olduğunu anladım. Parmaklarının hareketlerini gözümün önünde canlandırdığımda, el yazısıyla tek bir kelime yazıyor olduğunu fark ettim.
Vitale.
Kısa bir süre önce ona Naz diye hitap etmem konusunda ısrarcı davranmış olsa da adı Ignazio Vitale idi. Ve aklımı başımdan alan, beni elde eden ve eriten kişi Naz'dı. Gerçek Ignazio'yu tanımam uzun sürmemişti ve Vitale ile karşılaştığımda ise kaçıp gitmek için artık çok geçti.
Sanki daha önce kaçabilecekmişim gibi...