Sanata hem içeriden hem dışarıdan bakan bir eser. Bir dönem romanı gibi ama geleceğe kadar gidiyor. Şiirsel bir dil ama bıçak gibi de keskin. Kitap boyunca işte budur dedirten bir çok saptama var.
"İnsan gördüğü kadardır."
Kimbilir hayatımızda ilk görüşte ıskaladığımız kaç eser var. Diyelim ki yaşanmışlıklar artık söz konusu eseri içselleştirebilecek kıvama getirdi peki o eserle tekrar yolumuz kesişecek mi? İlk okuyuşta sarmayan bir kitap, diğerlerinden daha fazla dikkat çekmeyen bir resim, içine çekmeyen bir tiyatro oyunu, sözleri etki bırakmayan şarkı, sıkıcı gelen bir film...
"Kurgu, arzunun hayaletidir"
Sanatçı olmayanların "sözleri" varsa, sanatçıların da bu kitaptaki ağırlığıyla düşünürsek "resimleri" var. Ve söyleyecek "sözler" olduğu sürece yaratılacak eserler de olacaktır. Ve her eser en azından kendi "gözünü/gözlerini" bulduğu sürece yaşamaya devam edecektir.