Circenn, ölümsüz perilere ait yadigarları korumak ile görevlidir. Bu yadigarlardan bir şişe kaybolur. Tabi öncesinde lanetlenmiştir. Lanet, şişeye dokunan ilk insanla beraber yadigarı da onun yanına getirecektir. Tabi Circenn’in hesaba katmadığı şey, bu kişinin 21. Yüzyıldan bir kadın olmasıdır. Lisa, babasının ölümüne ve annesinin de sakatlanmasına neden olan kazadan sonra tüm hayatını bir de üstüne kanser olan annesine bakmaya adamıştır. Çalıştığı müzede temizlediği odalardan birinde dokunduğu şey, onu 14. Yüzyılın başlarına, tehlikeli bir İskoç beyinin kucağına bırakır.
Zamanda yolculuk, e doğal olarak paranormal yaratıklar, İskoçya, İskoç beyleri, Robert Bruce ve İngiltere ile sürmekte olan savaş söz konusu olunca haliyle beklentim de yüksek oldu. KMM’nin kalemi çok mu değişken, ne oldu ne bitti bilmiyorum ama bazı sahneler oldukça akıcıyken bazı sahneler bir o kadar yavaş ilerliyordu. Başlarda bazı kısımlar sanki İskoçya tarihi ansiklopedi okuyor hissi uyandırdı bende.
Kitabı beğenmedin mi derseniz beğendim ama eksik buldum. Bu tarz romanlar yurt dışında çok varsa da bizim ülkemiz de bir elin parmağını geçmiyor sanırım. Kayırmamın nedeni de bu olabilir.
Adam Black karakterine bayıldım. İlk kitapta hiç sevmemiştim kendilerini ama bu kitaptan sonra fikirlerim tamamıyla değişti. Bir de serinin altıncı kitabı ona ait. Ömrüm yeterse onun çevrildiğini görebilirim belki kim bilir. Gerçi bu kitap 2014 yılında çevrilmiş ülkemize, serinin kitapları 3-4 yılda çevrilecekse daha çook işimiz var.
Circenn’in sırları, Lisa’nın kalmak istemesine rağmen annesine olan özlemi ve bu düşüncelerinden dolayı aldığı kararlar aslında beni pek rahatsız etti diyemem. Ama kitabın sonlarına doğru olan gidişatı pek beğenmedim. Oldu bitti ve yanına toz pembe süsler eklenmiş gibi bir şey oldu.