İlk bölümde biraz bocalasam da Julie Garwood her zamanki gibi kalemini konuşturmuş. Kitabın sonlarında Lyon ve Christina'nın Dakota'ları ziyaret etmelerini bekliyordum. Rhone ve Diana'ya biraz fazla yer verilebilirdi onların aşklarını okumak keyifli olurdu ama Julie insanı merakta bırakmayı seviyor. Ve ayrıca Lyon'un annesinin James'in ne haltlar çevirdiğini bilmesini isterdim. Onun ardından dönüştüğü kadın tüylerimi diken diken etti.
"Christina? Neden köpekler uzun süre kalmıyordu?"
Christina bu soruya aldırış etmeyecekti ama Diana'nın ağzı açık bir şekilde ona baktığını fark etti. Lyon'un kız kardeşi ona az önce ikinci bir başı çıkmış gibi bakıyordu. "Köpeklere ne oluyordu?"
"Onları yiyorduk," diye seslendi Christina gülmeden ona yalan söylemeye çalışarak.
Harriet Hala yelpazesini düşürdü. Diana nefesini tuttu. Lyon gözünü bile kırpmadı, ta ki annesi kararlı bir şekilde, " James asla köpeğini yemezdi. Ah Tanrım, ne dedim ben?" diyene dek.
Bu sahnede kahkaha attım. Kitapta bir çok eğlenceli bölüm vardı ama bu kısmı bu kadar beğenmemi okuyanlar daha iyi anlar.