Başından sonuna farklı bir kitap Katya'nın Yazı. Trevanian'ın ne kadar yetkin bir yazar olduğunu suratınıza çarpıyor bu farklılık. Klasik bir aşk öyküsü gibi görünen yönünde bile farklı tınılar var kitabın. Doktor Montjean ile Katya arasındaki bağ, aşkın basit bir sunumu değil. O şok edici sonu olmasa bile çok güzel ve gizemli bir aşk bu. Okuyanı kendi geçmişine sürükleyecek kadar etkili.
Hızı hiç kesilmeyen bir anlatım hakim kitaba. Tek bir noktasında bile sıkılmıyorsunuz. Hikayenin arkasından kendini belli belirsiz gösteren gizem, heyecanı sürekli ayakta tutuyor. Bir kendinizi bıraktınız mı tadından yenmeyecek harika diyaloglar var.
Karakterler o kadar kuvvetli ki zihinde canlandırmak için hiç çaba sarf etmiyorsunuz: Montjean, Katya, Doktor Gros, Paul, bay Treville ve hatta Bask festivalindeki delikanlılar, kızlar. Hepsinin hislerini duyabiliyor, zihinlerini okuyabiliyorsunuz. Bunları 1. tekil şahıs anlatıcıyla okura yansıtmak her yazarın harcı değil bana kalırsa.
Trevanian okumaya Şibumi'den başlayan tutucu bir okursanız, Katya'nın Yazı'nı beğenmeyebilirsiniz; ama çok akıllı, eğlenceli ve gizemli karakterlerle dolu, harika bir kurguya sahip iyi bir kitap okumak niyetindeyseniz zevkle okuyacaksınız. Kitapta yer alan özdeyiş kıvamındaki cümleler ise zevkinizi katlayacak. Tabi bu güzel cümlelerin harika çevirisi için çevirmeni de anmak gerek: Belkıs Çorakçı Dişbudak, zihni dert bulmasın, harika çevirmiş kitabı; sarkan, tökezleyen bir cümle bile yok.