Yorumları okuduktan sonra hayrete düştüm ve bir an için bu kitabı tek sevenin ben olduğumu düşündüm. :) Kitabı bu kadar ses getirmesinden önce, ilk basıldığı sıralarda alıp okumuştum ve kısaca hayran olmuştum. Yazarın anlatmak istediği şeyi gayet iyi aktaran bir kurgu oluşurduğunu ve mekanları çok iyi seçtiğini düşünüyorum. Seçilen mekan ile senaryoyu birbirine bu kadar kenetleyebilmek, yakıştırabilmek ve o mekana da hayat verebilmek zor iş bence. O yüzden kültürlerin birleştiği antik kent Efes çok iyi bir seçim olmuş.
Simyacı'yı okumadım fakat, Martı ve Küçük Prens'le eşdeğer tutulmasının sebebi, bu kitapların da, özlerinde anlatılmak istenen şeyleri, senaryolarıyla çok başarılı bir şekilde verebiliyor olmaları ve bu kitabın da kendi anlatmak istediği şeyi çok iyi aktardığını düşünüyorum.
İçindeki bağlayıcı öyküsü ve anlatımındaki derinlik, hissettirdikleriyle, kitapta kendinizi bir aynadan görebiliyorsunuz. Ikizinizi bulabiliyorsunuz belki de. Okurken "Mary" mi yoksa "Diana" mı olduğunuzu düşünüyorsunuz kimi zaman. Sonuçta yine aynı yere çıkıyor: "Kendini tanı!". Bu kitap kişiye ne olduğunu gerçekten gösterebilecek bir ayna niteliğinde. En azından okurken ben bu şekilde hissettim. :) Okunmasını tavsiye ederim.