Kitabın konusuna giriş yapmadan önce açıklanmalı ki ; hiyelin iki anlamı mevcuttur. Frenkçede mekanik, Arapçada ise hile, aldatmaca anlamına gelmektedir. Ve bu ikisinin birleşimi insanın aklına mekanik icatlar kelimesini getirmektedir.
Kitabımız Osmanlı döneminde geçip üç ayrı çılgın hiyelkarın hikayesini anlatmaktadır.
İlki Yafes Çelebi , çocukluğu kılıç ustalarının yanında geçmiş bir demirci çırağıydı. Ama mühendisliğe olan merakı yaratıcı silahlar yapmasına olanak sağladı. Bundan korkan ahali çocuğun işine son verdi ama o mekanik, matematik ve kimyasal patlayıcılara olan merakını daha da derinleştirerek bir denizaltı yapma mücadelesine girişiyor. Tabii denizaltı macerasına kadar bir çok şeye tanıklık edeceğiz.
İkincisi Calud , Yafes Çelebinin parayla satın aldığı kölesidir. Hiçbir şey bilmediğini sandığı Calud'un zamanla okumayı ve bu ilme merakıyla Yafes Çelebi'nin kaldığı yerden devam etmesini sağlayacak gücü elinde bulunduran kişi olmuştur. Bir devri daim makinesinin çılgın paradoksuyla içiçe geçip , cinsel gücünün (okuyanlar bilir-.-) ve açgözlülükle harmanlanmış kibrinin genel kurbanı olan zalim bir adamdır kendileri.
Ve sonuncusu Üzeyir'dir. Calud'un yetimhaneden satın aldığı parlak ve masum bir genç. Calud onun beynini yıkayarak sadece hiyel üzerine düşünmesine çaba gösterirken bir gün o ince ipin koptuğu ana kadar okumaya ve tanımaya devam ediyoruz Üzeyir'i. Sonrası ise malum , bizi bilgilendiren felsefenin kuyusuna adım atmamızı sağlayan bir olanak sağlıyor kendisi.
Bir de Davud karakterimiz var ki onda da dinsel göndermeler yapılmaktadır :)
Keyifle , göndermeleri takip ederek ve zamanla da üzerinde düşünerek bulduğum harika bir kitap olarak çıktı karşıma. İhsan Oktay'ın düşüncelerine sağlık , yine bir "granit mermer" oluşturdu dehlizlerde :) (okuyanlar bilir ne demek istediğimi , o nasıl bir açıklamadır öyle ? Hayal gücüne hayran olduğum bir yazarı çok geç keşfettim:) )