Bu kitap sözcüklere adanmış, onların öldürücü ve iyileştirici gücüne. Kısa cümlelerle de etkileyici bir dil kurulabileceğini gösteriyor bu harika kitap. Hızla gidiyor, akıyor; ama zihinde kalıcı bir yer ediniyor, çünkü renkleri, kokuları ve sesleri zihninize yerleştiriyor. Kitap kişileri yanıbaşınızda beliriyor. Yazın ve sinema dünyasında sıkça tüketilen Nazi Almanyası zamanını bambaşka bir bakışla sunuyor, etkiliyor. Çevirisi de güzel. Selim Yeniçeri, ne aşan ne de eksilten bir üslupla çevirmiş, tam kararında.
Tabi bazı yerlerde sorun yok değil:
"Bodrumdan Gelen Sayfalar" adlı bölümde "Standover" sözcüğü "Haraççı" olarak çevrilmiş, düz anlam olarak doğru ama hikayede "başımda dikilen" anlamında kullanılmış sözcük:
"All my life I've been scared of men standing over me.
I suppose my first standover man was my father, but he vanished."
Kitaba dair tek olumsuz şey Martı Yayınları'nın kapak seçimi olabilir. Eserin naifliğinden fersah fersah uzak ve kaba bir kapak. Encore Yayınları'nın tercih ettiği kapak çok daha güzel.