İstanbul’da Büyükada’dan sonra yer aldığı kurgulanan Körburun isimli adada geçen roman, 1960’tan 1990’a Türkiye’nin yakın tarihini üç kuşağın hikayesiyle harmanlıyor. Kitabın zengin karakter kadrosu dönemin toplum yapısını başarıyla temsil ediyor. Roman boyunca insana dair birçok zafiyetin nasıl kısır döngüye yol açtığı ve ne yazık ki yine insanoğlunun hiç ders almayışı resmedilmiş. Kitabın betimlemeleri oldukça kuvvetli. Körburun’un izole ve klostorofobik yapısı her fırsatta kendini hissettiriyor. Ayrıca hikayede şiir ve resim gibi sanat dokunuşlarının yer alması bir başka güzellik. Sade dili ise kitabın en başarılı ve çarpıcı yanı. Süslemeden uzak anlatım dili hem karakterleri iki boyutluluktan çıkartmış hem de acı gerçeğin yansıması olan olayların etkisini artırmış.