Bakabiliyorsan; Gör
Görebiliyorsan; Fark et..
''Körlük'' nobel ödüllü yazar José Saramago'nun okuduğum ilk kitabı. Olağanüstü bir kurgusu var. Yazar alışılmadık bir üslupla yazmış. Virgül ve nokta dan başka noktalama işareti kullanmamış mesela konuşma çizgisi yok düz yazmış bu nedenle okurken biraz zorlandım ama kitabı çok sevdim. İlginç olanı da yazarın eserinde hiç isim kullanmaması. Kitaptaki karakterden ilk kör, doktorun karısı, şaşı çocuk, koyu renk gözlüklü genç kız, göz yaşı yalayan köpek vs şeklinde bahsediyor. Böyle betimlemelerle kişileri tanımlaması bence daha yi olmuş bu kimdi ya deyip başa dönmüyorsunuz daha akılda kalıcı olmuş.
------(spoiler)-----
Kitap bir adamın trafikte kırmız ışıkta beklerken ''kör oldum'' diye bağırmasıyla başılıyor. Ama bu körlük bildiğimiz gibi her tarafı kapkaranlık görmek gibi değil ''beyaz felaket'' diye adlandırdıkları beyaz körlük. Aynı zaman da da bulaşıcı. Kör olanlar başkalarına da bulaştırmasın diye bir akıl hastanesinde karantina altında alınıyorlar. Birbirlerine yardım etmesi ve destek olması gereken körler - açlığın da etkisiyle - zamanla vahşileşiyorlar, insanlıktan çıkıyorlar. Güçlü olanlar askerler tarafından verilen yemeklere el koyuyor, zayıf olanlara para ve kadın karşılığında veriyorlar. Maalesefki zayıf olanlar da buna boyun eğiyor. Ama körlerin arasında gören tek bir kadın var. Körlere umut kırıntısı olan bu kadın tek başına bir çok zorluğa göğüs geriyor. Bir grup köre dayanışma ve direniş örneği sergiliyor. Sadece kilisedeki heykel ve resimlerdeki insanların gözlerinin beyaz bant ve boya ile kapatılma olayını anlayamadım.
Kitabın sonundaki ''Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde göremeyen körler'' diyoloğu kitabı çok iyi özetliyor. Mutlaka okuyun tavsiye ederim.