Hasan Ali Toptaş kitapları okuyanlar iyi bilirler onun anlatımlarının sakin, yumuşacık ve sımsıcak olduğunu. Kuşlar Yasına Gider de yine böyle anlatılmış bir baba-oğul hikayesi.
Neredeyse her satırını yaşıyorsunuz. Yol boyunca türküleri sanki sizde dinliyorsunuz, dayının telefonu her çaldığında o at kişneme sesine sizde sinir oluyorsunuz bir taraftan da kaybından dolayı dayıyı anlamaya çalışıyorsunuz, kapıdan içeri girerken o asma ve erik dallarını sizde ellerinizle kaldırıp yan yan geçmeye çalışıyorsunuz, ecel atı her ortaya çıktığında sizde geriliyorsunuz, duguk kuşunu sizde elinize aldığınız bir sopa ile kovalıyorsunuz.
Demem o ki ; bu hikaye de bol bol yutkunduğunuz, gözlerinizin dolu dolu olduğu, öyle anlatımlar, altı çizilesi öyle çok kelimeler, cümleler var ki..
İşte sadece bir kaç alıntı..
"Kendini anlatmak için hayat bazen beklediğimizden hızlı davranıyor." (s25)
"Siktir et, dedi birden; dava mava açma! Kazansa da kaybetse de fark etmez, her iki sonuç da rahatlatır onu. Çünkü hesap bu dünyada görülmüş olur. Amacı her neyse, onu elde edebilmek için Allah'ı da aldattı yani o şahıs. Bu sebeple sen onu Allah'a havale et! En münasip zamanda, en isabetli silleyi Allah'tan başka kim vurabilir ?" (s144)
"Çünkü, diye devam etti babam; hırs atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar. O şahıs, Allah vere de çoluk çocuğunun üstüne düşmese." (s.145)
"Bir şey söyleyeyim mi, sana da zaten aldatılmak yakışırdı oğlum."(s145)
“Öyledir, dedi Zübeyir; bazı canlıları yara öldürmüyor, muhatapsız kalmak öldürüyor.” (s. 167)
"Büyük ihtiyaçların küçüldüğü, küçük ihtiyaçların büyüdüğü döneme yaşlılık diyorlar." (s 204)