Bu kitabı anlatmaya nereden başlasam bilemiyorum. Okuruna ulaştırdığı doğallıktan mı bahsetsem ya da teknik açıdan Latin Amerika edebiyatının patlamasına neden olan eser olarak mı sunsam; gerçekten beklediğimden fazlasını sunan bir kitap oldu Pedro Paramo. Bir solukta okuduğum kitap Meksika'da hayali kurgusal bir kasabada geçiyor -bkz; Mocando örneğindeki gibi- Annesini yitiren Juan Preciado'nun babasını bulmak üzere çıktığı yolculukta Comala'ya yola çıkar. Annesinin övgüyle bahsettiği Comala'ya ulaştığında ise tamamen tozların uçuştuğu, yıkık dökük kimsesiz barakaların bulunduğu hayalet bir kasabaya inmesiyle şaşırtır. Geçmiş yankıların evlere tıkıldığı, geçmişin affedilmeyen ruhlarının yaşayanlardan fazla olduğu bir yerdir Comala.
Juan Rulfo ismine ilk olarak Gabriel Garcia Marquez'in 'Anlatmak İçin Yaşamak' kitabında rast gelmiştim. Kitaplığımda aylarca sessizce sırasını bekleyen Pedro Paramo yalın dille yazılmış olmasına karşın düz bir metin olmaktan kullanılagelen tekniklerle sıyrılıyor. Beylik laflarla konuşmak istemiyorum ancak yalın metinlerden hoşlanmayan beni bile sadeliğiyle tavlamasını da aslında sadece kullanılagelen tekniklere atfetmemek gerekli. Pedro Paroma'yı okurken bir Yaşar Kemal ya da Sabahattin Ali okuduğunuzu hissedebilirsiniz, tek farkla; Latin Amerika Edebiyatını zirveye çıkaran, Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık ile kusursuzlaştırdığı, büyülü gerçekçiliğin önderi olan eser olması. Büyü ve gerçeğin, geçmiş ile geleceğin, ölümün ince çizgilerinin kusursuz bir doğallığı barındırarak anlatıldığı bir kitap Pedro Paramo. Hissederek okunmalı, Latin Amerika'nın geçirdiği şiddetli dönüşümlerin tümünü hissetmeli..