Edebi olarak çok da etkileyici bulmadığım kitap -belki konusu itibariyle merakımı cezbettiğinden, belki de Deborah’ın dünyayı seçmeyi nasıl kabullendiğini merak itkisi yüzünden, belki Dr. Fried’in şizofren bir çocuğa yaklaşımının nasıl olduğunu görmek isteyişimden, belki ondan ya da bundan- bitene kadar beni dürtüp durdu. Deborah’ın dünyayı seçeceği Dr. Fried gittiğinde kendini harap etmesi ile kesinleşmiştir gözümde. Zaten romanın sonunda var gücüyle dayanacağını, çabalayacağını söyler. Adaletsizlik ve yalanların, klişelerin, geleneksel aile bağlarının var olduğu dünyaya karşı koyarak içine kapanıp iletişimsizliği seçişinin ve o dünyaya ait olamıyorsa kendi yarattığı Yr dünyasına sığınışının ve Yr dünyasından yavaş yavaş dünyaya bağlanmayı seçişinin öyküsü. Deborah’ın iyileşmesi için çabalayan anne ve babası kızlarının “normal” olması için uğraş verirken aslında Deborah’ın onların kalıplarından ne kadar uzak olduğunun da öyküsü. En nihayetinde Deborah’ın bir yere “ait olmak” için verdiği çabanın öyküsü.